~6. Bölüm~

6.9K 422 234
                                    

Selam :)

--------------------
Multimedya
--------------------

İyi okumalar...

YEŞİM

Taksiden indiğimizde Uğur'a yaslanmak zorunda olmak beni daha da çıldırtmıştı. Şu randevu mevzusu, üstüne Filiz'in o bilmiş tavrı ve bir de 'Ben de geliyorum' diye bağıran baş ağrımla yeterince deliymiş vaziyetteydim. Ben anahtarla kapıyı açarken o beni bekledi. Açtığımda beni yine kucaklayıp gülümsedi bana.

Hayır. Hiç de sevimli değildi. Bugün olanları gayet net hatırlıyordum. Bir o kadar net hatırlatacaktım da.

Beni salondaki fıstık yeşili kanepeye bırakıp tekrar antreye çıktı. Banyonun kapısı belliydi zaten. Diğer dört kapıya bakıyordu muhtemelen. Kaşlarını çatarak bana döndü.

"Hangisi senin odan?"

Kaşlarımı çattım ben de. Ne yapacaktı ki benim odamda? Yanlışlıkla Filiz'in odasına girdiğini düşündüm bir an. Bilerek girdiğini düşündüm ardından. Sinirden yumruklarımı sıkarken başıma dayanılmaz bir ağrı girmişti.
"Koridorun sonunda, sağdaki oda."

O beyaz şarap rengi koridorda yürürken ben başımı yastığa döndüm. Mide bulantım tekrar kendini gösterdiğinde ağlayacak durumdaydım. Sanki başımda sinirlerimi tek tek ezen bir taş vardı. İçerde ne var ne yok eziyor, bana acı çektirdikçe zevk alıyordu. Üşütmüş olabilirdim. Uğur'un sesini duydum.

"Yeşim ağrı kesicilerin son kullanma tarihi geçmiş olamaz değil mi?"

Sesi yakından geliyordu. Başımı kaldırmadım. Kaldırırsam başım daha çok ağrıyacaktı. Onun yerine kafamı daha da yastığa gömdüm.

"Gelecek yıla girmediğimize göre geçmedi." dedim mırıldanarak. Başımın ağrısından düzgün düşünemiyordum ki ona laf yetiştireyim. Gözlerimi kapatmış sakince uzanıyordum. Ayak ucumdaki kanepenin hafif çöktüğünü hissettim. Sonra da saçlarımı okşamaya başlayan ellerini... Kabul etmek gerekiyordu. Ona kızgın olsam da bu iyi gelmişti.

"Hadi kalk da şu ağrı kesiciyi iç. Stres yapmış ya da üşütmüş olmalısın." Öyleydi de zaten. O kadarını düşünebiliyordum. Doğrulduğumda yüzümü buruşturdum ve gözlerimi açmayı reddettim. Uğur bana ilacımı içirirken iç çekti. Konuşmuyorduk, belki de en iyisi buydu ha? Susup görmezden gelmek... Uğur'un taktiği buydu işte. Tabii o bilmezdi sevdiğin kişiyi başka birinin senin gözünün önünde sahiplenmesinin ne demek olduğunu. Ağrım biraz hafiflerken başım istemsiz onun omzuna düştü. Şu an onun üzerine gelmek, kendi üzerime gelmek demekti ve tamamen benim zararımaydı. Bu yüzden başka bir konuya getirdim meseleyi.

"Yeni ev bulduk diye mi bilmiyorum ama Esra bizi bitiriyor. Sanırım bu yaşı kırkı geçmiş evde kalmış kadın agrasifliği. Menapozu mu yakın ki?"

Uğur kıkırdarken gülümsedim ve bana verdiği o biraz buruk olan huzura odaklandım. Seviyordum işte. Uzatmanın ve süslemenin manası yoktu bu duyguyu. Beni iyice kollarının arasına çekti. Ben de iyice sokulup dudaklarımı büzdüm, sıcaklığıyla mayıştım. Şimdilik şu randevu meselesini erteleyebilirdim. Hastalığım hatrına... Bonuna bir öpücük kondurdum.

"Teşekkür ederim."

Saçımı hafifçe çekerek yüz yüze gelmemizi sağladı. Kahverengi  gözlerindeki o şefkat içimi aniden sıcacık yapmıştı. Tüm o ağrılarım gölgede kalmıştı.

"Ne demek sevgilim, hastalıkta sağlıkta hep yanındayım."

İlk başta bu cümle karşısında mutlu olmuştum, gülümsemiştim. Lakin hemen aklımda beliriveren gerçekler o saniyelik gülümsememi soldurmuştu.

Acemi Ajanlar EğitimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin