~ 13. Bölüm ~

5.7K 397 265
                                    

Selam :)

-------
Multimedya: Uğur & Yeşim & Gökhan
-------

İyi okumalar...

YEŞİM

Düşüncesizce yaptığımız şeylerin bedelinin ağır olduğu söylenirdi. Yanlış olduğu, hata olduğunu anlatılırdı.

Peki ya kader yapılan düşüncesizliklerden ibaretse?

Her şeyi planlı ve üzerinde düşünerek yapmak kaderin getireceği sürprizleri yok etmez miydi? Bir şeyleri zaten önceden planladıysak ve sonucunu bekliyorsak kader niçin vardı?

Benim için kaderde beni bekleyen sürprizler var mıydı peki? Ailem geleceğimi keskinleştirmiş, onların yerine casusluğa devam etmemi sağlamışlardı. Bu durumda en fazla ne yapabilirdim ben? Hayatını kesinlikle planlı yaşayan, hayatının belirli bir düzende olmasını isteyen biriydim. Bu hayatımdaki sürprizlerin iyi olmamasından kaynaklanıyordu. Şu ana kadarki tüm beklenmedik olaylar benim için kötü yönde gelişmişti. Abim uyuşturucu kullanması, annemlerin geleceğimizi manipüle etmeleri, Uğur'un abime Filiz'i sevdiğini söylemesi, Esra, zaman takıntılı Batuhan...

Bunların hepsi plandığım hayatın içine itinayla etmişti.

Şimdi uzun bir süreden sonra ilk kez kafama eseni yapmış, Gökhan'ın kulağa çok çocukça gelen fikrini kabul edivermiştim. Pişman olacak mıydım?

Umarım olmazdım.

Arabayı dediği yerin önünde durdurduğunda derin bir nefes aldım. Yüzümdeki makyajın ağırlığı hala hissedebiliyordum. O kadar yapay hissettiriyordu ki bana... En azından topuklulardan kurtulmuştum. Gökhan bana peçeteyi uzattığında anlamayan bakışlar atınca parmağıyla dudağımı işaret etti.

"Temizlemen için, rahatsız olduğun yüzünden belli." dedi. Gülümsedim. Hayır, bu kez teşekkür etmeyecektim. Kibarlıklarına alışmıştım. O arabadan inerken ben de dikiz aynasından bakarak ruju güzelce etrafa bulaştırmadan sildim. Arabadan indiğimde Gökhan nazikçe kolunu uzattı.

"Eee... Yani Uğur seni evden çıkarken gördü, öyle mi?" Başımı sallayarak onu onayladım koluna girerken. Açıkçası bu konu hakkında konuşmak istemiyordum. Aklıma Filiz geliyor, sinirlerim uyuşuyor, baş ağrılarım azıyordu. Bu olay sonucu beklentim Uğur'un değerimi anlamasıydı. Koşarak kendini Filiz'in kollarına atması değildi! Ancak o bunu tercih etmişti. Rezil herifin tekiydi.

Er ya da geç kabul etmek zorunda kalacaktım zaten bunu. Şimdiden alışmaya başlasam iyi olurdu.

Restoranda yerimize geçtiğimizde Gökhan ekstra bir kibarlıkta bulunup sandalyemi çektiğinde şaşırsam da belli etmemiştim. Şu ana kadar abim ve Uğur ile birçok kez yemek yememe rağmen garip gelmişti. Açıkçası diğerlerinin aksine bu hareketler hoşuma gitmiyordu. Bilmiyorum, sanırım bana yapay ve samimiyetsiz geliyordu. Bu hareketlerdeki sahte nezaket yerine karşımdakinin zihinindeki kibarlığa önem verirdim. Sonuçta sandalye çekmek ve kapıyı onun yerine açmak basitti, düşünceleri temiz tutmaksa son derece zordu.

Gayet şık ve fiyatını belli eden bir yere gelmiştik. Nostaljik bir dekor, kısık bir şekilde arka planda çalan klasik müzik ve duvardaki el işlemeleriyle rahat bir o kadar da dinlendirici bir yerdi. Bizimkilerin beni hazırladığının aksine her zamanki kot ve tişörtümle gelseydim kesinlikle daha kolay uyum sağlardım buraya.

Ben böyle ben değildim ki rahat edebileyim!

Canımın sıkkın olduğunu gören Gökhan sipariş işini üstlenerek beni ufak bir dertten daha kurtarmıştı. Garson ön ikramları getirirken Gökhan'ın dediği şeyle hayata dönmüştüm.

Acemi Ajanlar EğitimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin