35

295 17 9
                                    

Keyifli okumalar...

--------------------------

"Ah!"

Başımı tutarak uyuya kaldığım koltuktan yavaş bir şekilde kalktım. Mete'yi beklerken uyuyakalmış olmalıydım. Etrafıma bakındığımda her şey normal gözüküyordu. Mete, Rüzgar'ın yanına oturmuştu. Ciddi bir şey konuşuyor gibi duruyorlardı. Kayra ve Emir ise nereden bulduklarını bilmediğim iskambil kâğıtlarıyla sessiz bir şekilde oynuyorlardı.

Anladığım üzere gece yarısı olmalıydı ya da güneşin doğmasına birkaç saat vardı sonuç olarak hava karanlıktı ve deponun ışıkları açıktı ve gözümü rahatsız ediyordu. Gözlerimi ovuşturarak ayağa kalktığımda dikkatler bir süreliğine bana çevrildi ve hemen herkes kendi işine geri döndü.

Kendime bir bardak su dolduracaktım ki ilk önce silah sesi duydum ve hemen ardından önümdeki cam kurşun olduğunu tahmin ettiğim şey yüzünden sesli bir şekilde kırıldı.

Kendimi anında yere attım ve kendimi korumak amaçlı bir dolabın arkasına doğru emekledim. Rüzgar anında yanımda bitmişti ve dudaklarının hareketinden anladığım üzere iyi olup olmadığımı soruyordu. Kafamı sallamakla yetindim. Olduğum yerde kalmamı söyleyerek ayağa kalktı ve bacağının müsaade ettiği kadarla koşup deponun kapısının olduğu yere gitti. Mete hemen yanındaydı.

Emir, yanıma gelip aynı soruyu sordu ama bu sefer cevap veremeyecek kadar şoktaydım.

Mesaj. Asude. Emir.

Yerimizi Emir söylemiş olabilir miydi? Olmamalıydı.

Saatler gibi gelen bir sürenin ardından hızla uzaklaşan arabanın sesini duydum. Rüzgar, Mete, Kayra arabanın arkasından bir süre daha ateş edip durdular.

Olduğum yerden kalkıp koltuğa oturdum ardından diğerleri de yanımda geldi. Hepsi bir ağızdan bunun ne olduğunu konuşuyorlardı. Hepsi ortaya bir fikir atıyordu.

"Korkutmak için. Yaralamaya bile çalışmadılar." Dedi Kayra.

Gözlerimi kaldırıp Emire bakmaya başladım. "Sen mi haber verdin?"

"Anlamadım?" diye yanıtladı. "Yerimizi sen mi haber verdin?" dediğimde çoktan ayağa kalmıştım.

"Bu da nesi? Neyden bahsediyorsun?" dedi ve beni taklit ederek Emir'de ayaklandı.

Mete omzuma dokundu "Neler oluyor Doğa?" Rüzgar çatık kaşlarla Emir'e bakıyordu.

"Telefonunda Asude'nin mesajlarını gördüm. Beni sattın mı?" lanet gözlerim dolmuştu bile. Boğazımda ağır ve acı bir tat veren his yardımcı olmuyordu.

Rüzgar tek adımda Emir'e ulaşıp yakasına yapıştı ve onu duvara doğru itekledi. Emir daha kendine gelemeden Rüzgar ona yumruk attı. Ve bir tane daha.

Mete araya girdi ve Rüzgarı itekleyerek onu Emir'den uzaklaştırdı. Ardından Emiri de kapıya doğru iterek "Git!" diye bağırdı. "Rüzgar sakinleşinceye kadar gelme." Diye de uyardı.

Emirin peşinden giderken Rüzgar arkamdan "Nereye gidiyorsun!" diye bağırdı. Arkamdan geldiğini hissedebiliyordum. Dirseğimden sert bir şekilde tutuldum ve döndürüldüm. "Birde onun peşinden mi gideceksin!" diye yüzüme kükredi. Arkamı dönüp gidecektim ki beni tekrardan döndürdü "Hiçbir yere gitmiyorsun!" diyerek tısladı.

"İlk önce bana hesap vereceksin ondan sonra istediğin yere defolup gidebilirsin!"

Gözümden akan yaşı hızlıca sildim ve "Telefonuna mesaj geldi. Asudeden. Bu kadar." Dedim ifadesiz sesimle.

"Ne yani bu kadar mı bize söylemek aklına gelmedi mi!" diye bir kez daha bağırdı. "Tabii ki şüphelendim ama o Emir. Bana bunu yapmaz diye düşündüm!" Emiri savunma iç güdüsüyle dolmuştum.

"Tanrım birde onu mu savunuyorsun!" diyerek beni itekledi. Şaşkınlığımı gizleyemeyerek "Senin derdin ne!" diye bağırarak bende onu itekledim.

"Bu işin ciddiyetini anlayamamışsın! Aptallığınla hepimizi öldürtmeye mi çalışıyorsun! Kız gibi düşünüp davranmayı kes!"

"Ben bir kızım, aptal!"

"Belki de sende bu işin içindesin? Asude seni peşime taktı. Yoksa sende onun patronunun sinsi orospularından biri..."

"Tamam bu kadar yeter!" diye bağırıp Kayra sözünü kesmişti ama hemen ardından ben meydan okurcasına "Devam et haydi." Diye Rüzgarı cesaretlendirdim.

Rüzgar birkaç adım üzerime doğru ilerledi. Gözlerinde zincirlerinden kurtulmuş canavarı gördüm. Beni şaşırtarak canavarını içinde tuttu ve kafasını hışımla çevirip deponun diğer köşesine doğru gitti.

Tuttuğumu fark etmediğim nefesimi bıraktım. Mete yanıma yaklaştı ve destek vermek istercesine omzuma dokundu. "Kötü bir niyetinin olmadığını biliyorum. Rüzgar da bunu fark edecek sadece sakinleşene kadar uzak dur. Olayın aslını öğrenmemiz lazım Doğa bu ciddi bir iş." Konuşursam ağlayacağımı bildiğimden başımı salladım.

Mete yanımdan ayrılıp Rüzgar'ın yanına gitti.

Kayra'nın bakışlarının anlamını anlayamadığımda kollarımı iki yana açtım ve "Sende mi öyle düşünüyorsun?" kırılgan çıkan sesimi fark etmemesini umdum.

Başını 'hayır' manasında salladı. "Bu intikam ölümüne sebep olurlarsa hepsini öldürürüm. Bu depodaki herkes dahil." Arkasını dönüp gitti. Sesinde ki soğukluk içimi ürpertirken dedikleri tüylerimi diken diken etti.

Depodan hızla çıkıp Emir'i aramaya koyuldum, olayın aslını bilmek istiyordum. Hala Emir'in ihanetine inanmak istemiyordum, bir açıklaması olmalıydı.

Çok geçmeden onu külüstür mavi küçük kamyonetin orda buldum. Biraz daha yaklaştığımda ellerinde ki boğumların kan içinde olduğunu gördüm. Sessiz bir şekilde ona doğru ilerlerken kafasını kaldırıp bana baktı. Gözleri parıldıyordu.

"Buna inandın mı?" "E-emir ben..."

"Buna nasıl inanırsın!" ağlıyordu tanrım!

Dizlerimin üstünde önüne oturdum ve "Sana neden mesaj attı Emir? Neden söylemedin!" diye konuştum ama ses tonumu ayarlayamayıp bağırmaya yakın bir tonda konuşmuştum.

"Yokluğumu fark etmeyeceklerini mi sandın. Mesaj attı kaçtığını, senden haberim olup olmadığını sormuştu. Söyleyecektim ama zaman olmadı son olayları biliyorsun doğru zamanı aradım. Senin gördüğün mesajlarda da bana ulaşıp ulaşmadığını merak eden mesajlar yollamış." Dedi ve göz yaşlarını sert bir şekilde sildi. "Buna ihtimal bile vermemen gerekiyordu, Tanrım Doğa!" diye inledi.

Buna imkan bile vermemem gerekiyordu. Emirden şüphelenmiştim bunu nasıl telafi edecektim.

Yaralı ellerine uzanıp dokundum. "Emir!" felaket gözüküyorlardı çoktan şişip kanlı bir et torbası haline gelmişlerdi!

"Acımıyor Doğa. Ne acıtıyor biliyor musun?" diye gülümsedi. Biliyordum, lanet olsun ki biliyordum. Her zaman yanımda duran onu ittiğimde bile yakama yapışan en yakın dostuma güvenmemiştim bu benim bile canımı yakıyordu.

"Emir.." diye mırıldandım fakat devamını getiremedim. Özür mü dileyecektim, telafimi edecekti her şeyi?

"Ağlama Doğa." Diye yumuşak bir sesle konuştu. "Emir ben çok üzgünüm." Dedim ve başımı göğsüne doğru bıraktım. Kolları anında beni kavradı ve "Anlıyorum Doğa. Önemli değil."

Anlayışı sinirlerimi bozuyordu. "Haklısın söylemeliydim ben söylemedikçe seni daha da şüphelendirdim." Doğruydu ama yine de ona güvenebilirdim. Ondan nasıl şüphelenmiştim. Ah!

"Ağlama güzelim, ağlama.."

***************

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Aug 20, 2016 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Zamansız AşkWhere stories live. Discover now