~6~

1.1K 98 4
                                    

Multimedya da Kayra var. 

Eğer hikayemi beğenip bu bölüme kadar okumaya devam ettiyseniz lütfen oy vermeyi unutmayın. İyi okumalaar.

——————

Sabahın erken saatlerinde koridordan gelen sesler yüzünden uyanmıştım. Sinirle sesin kaynağını öğrenmek için yatağımdan çıkıp kapıya yöneldim. Kapıyı açıp koridora baktığımda gördüğüm kişi yüzünden kanım çekilmişti. "Kafanızın içinde ki o işe yaramaz jöle beyinlerinizi elime alıp yiyeceğim." diye koridorda bağırdığı gün gözlerimin önüne geldi. O günden beri o çocuğu görmemiştim. Cansu'nun dediği gibi ceza alıp odasına kapatılmış olmalıydı. Benim uyanmama neden olan sesleri çıkartan kişi oymuş meğersem. Çocuğun ne yaptığını anlamak için onu izlediğim sırada çocuk beni fark etti. Yaptığı her neyse bırakıp ayağa kalktı ve bana doğru yürümeye başladı. Boyu 1.80 civarlarındaydı, saçları dalgalı ve açık kumraldı gözleri ise kahverengi. İlaçlardan olduğunu düşündüğüm göz altları mordu. Yavaş yavaş bana yaklaştığı sırada korku bütün bedenimi ele geçiriyordu. Aramızda bir kaç adımlık mesafe kaldığında kendime geldim ve hızlıca arkama dönüp odama girmek için adım attım. Beni durduran şey ise kolumu kavrayan el olmuştu. Arkama dönmeye korktuğum sırada kulağımı bir ses doldurdu.

"Dur bakalım yeni, gidebilirsin demedim." Sesi pürüzsüzdü. En az Rüzgarın sesini beğendiğim kadar beğenmiştim bu sesi ama Rüzgarın sesi içimi huzurla kaplarken tam tersi, bu ses benim bütün bedenimin kaskatı kesilmesine neden oldu.

"Gidebilirsin demeni beklememiştim." dediğim sırada arkamı dönüp gözlerimi çocuğun gözlerine sabitlediğim sırada kendime saydırmaya başlamıştım. Ya sen hangi akla fikir senin jöle beynini yemek isteyen bir çocuğa kafa tutarsın? Çocuk iğrenç bir kahkaha attıktan sonra iki elini beni ortada bırakacak şekilde duvara koydu ve eğilip benim boy hizama geldi.

"Neden buraya takıldığımı öğrenmek ister misin yeni ?" 'Yeniyi' vurgulayarak söylemesi beni rahatsız etmişti. Cevap vermeyi düşündüğüm sırada araya başka bir ses daha girdi.

"Kayra yok ol." bu ses Rüzgara aitti. Adının kayra olduğunu öğrendiğim çocuk gözlerini gözlerimden ayırmamıştı. Hala gözleri gözlerimdeyken gülmeye başladı. Başını yere eğip iki yana salladı ve sonra doğrulup Rüzgara baktı.

"Şimdi anlıyorum." dediği sırada hala gülüyordu. Rüzgar ona doğru bir adım attığında Kayra da ona doğru bir adım attı. Kayra gülmeye devam ederken Rüzgarın gözlerinde ki öfke artıyordu. Ortamdaki gerilim git gide arttığı sırada iri yapılı bir hasta bakıcı onlara seslendi.

"Sorun yoktur umarım gençler bu gün ters tarafımdan kalktım. Sizinle uğraşmak zorunda kalmayayım." Aynı anda ikisi de kafalarını seslenen adama doğru döndürdü. Rüzgar, Kayraya tekrar baktıktan sonra sabır dilercesine gözlerini kapatıp bir adım geriye gitti. Olay çıkartmak istemediği belliydi. Kayra da Rüzgarın bu hareketinden sonra bir adım geriye gidip bana döndü. "Sonra görüşürüz yeni." dedikten sonra bana göz kırptı ve koridorda yürümeye başladı. Ardından Rüzgar geldi ve beni süzdü. Ben neler olduğunu anlayamadan Rüzgar "Borç hanene biri daha eklendi." deyip benden uzaklaştı. Bu olanlara kafa yorabilirdim ama gerçekten acıkmıştım. Karnımı doyurmak için yemekhaneyi bulmam gerekiyordu, kimseye sormadan. Koridorların hepsi birbirine benziyordu ve ben burayı hiç bilmediğim için kaybolmuştum, yani sanırım. İçimi bir korku sarmaya başlamıştı ki ileride Cansuyu görmemle rahatladım. 

"Cansu!" diyerek ona koşmaya başladım. Cansu endişeli gözlerle bana bakarken "Beni yemekhaneye götürür müsün acaba ?" diye çekinerek sordum. Cansu'nun acelesi varmış gibi görünüyordu ama yinede onu takip etmemi söyledi. Bir kaç koridor geçtikten sonra bana merdivenleri göstererek "Aşağı in sonra yemekhaneyi göreceksin." deyip hızla yanımdan ayrıldı. Bir sorun var gibiydi çünkü Cansu çok ciddiydi ve bana bu kez gülümsememişti. Aklımın Cansu da kaldığı sırada merdivenlerden iniyordum. Yemekhaneyi görmemle Cansu da aklımdan çıkmıştı. İçeri hızla girip "YEMEEEEK!" diye bağırmak istesem de bunu yapmadım. Yemeğimi hevesle alırken önüme konulan tabaktaki gri, bej karışımı ne olduğunu bilmediğim şeyleri gördükten sonra tüm hevesim kaçtı.

Hayal kırıklığı ile bir masa ararken Kayranın bir masadan bana baktığını gördüm. Elinde ki çatalı hızlıca eline batıracaktı ki durdu ve gülmeye başladı. Ben bu sahne karşısında donup kalırken Kayra oturduğu yerden kayarak yanını gösterdi ve beni çağırdı. Hızla kafamı başka bir yöne çevirdim. Gözüme bir masa kestirdikten sonra hızlı adımlarla oraya doğru yürüdüm. 

Önümde ki ne olduğu belirsiz cisme bakmaya başladım. 'Ne kadar kötü olabilir' diye düşündükten sonra kaşık ile cisimden bir lokma alıp kokladım. Ah hayır böyle kokan bir şeyi yiyemezdim. Buraya geldiğimden beri 'Ne kadar kötü olabilir' diye düşündüğüm her şey en kötüsü olmak zorunda mıydı ? İç çekerek tabağımı ittirdim ve yemeğime hayal kırıklığıyla bakmaya başladım. 

Arkamdan birisi bana "Orası benim yerim." diye seslendi. Ses tonundan o kişinin Rüzgar olduğunu anlamam zor olmamıştı. Ona eline pansuman yaptığım günden beri kızgındım. Teşekkür etmek yerine bir pislikmiş gibi davranmıştı. Dediğini duymazdan geldim ve önüme bakmaya devam ettim.

"Sana orası benim yerim dedim." dedikten sonra ensemde da bir el hissettim ve ardından sırtımı yere çarptım. Acıyla gözlerimi yumduğum sırada üzerime bir yük binmişti. Gözlerimi açtığımda karşımda Rüzgarı gördüm. Elleri boğazımdaydı ve sıkıyordu.

"Ne yaptığını sanıyorsun ?! Çocuk gibi benimle yer kavgası mı yapacaksın ? Kalk üzerimden !"

"Aslında hayır. Kafam da senin için başka planlar var."

" Ah! Kalk üzerimden senin derdin ne!"

"Bana emir verme ufaklık. Sonuçları senin için pek iyi olmaz."

"Beni tehdit etme yoksa senin içinde sonuçlar pek iyi olmaz, ukala şey."

"Harika sen gerçekten bir delisin. Bilmiş bir deli, gerçekten harika!" dediği sırada gülüyordu. Bu gülüş burada başıma geleceklerin fragmanı gibiydi. Bir kaç iri adam gelip rüzgarı üzerimden kaldırdılar. İğne yapacakları sırada Rüzgar "Sakinim tamam gerek yok, sakinim." dedi. Adamlar birbirlerine kararsız bir şekilde baktıktan sonra Rüzgara inanıp gittiler. Gerçekten biriniz de beni yerden kaldırabilirdi öyle değil mi ? Rüzgar bana ters ters baktıktan sonra beni ensemden tutup fırlattığı yere oturdu. İnanamıyordum, daha bir kaç gün önce beni kurtaran çocuk şimdi nasıl bu kadar kötü davrana bilirdi ? Şaşkınlıkla Rüzgarı yerde izlemeye devam ederken kolumdan biri tutup "Hadi ama yeni, kalk yerden!" dedi. Bu ses sabah duyduğum birinin sesiydi. Bu Kayra idi. Şaşkınlıkla ona bakarak yerden kalktım. Sabah ki halinden eser yoktu. Bana olan bakışlarında ise anlam veremediğim bir derinlik vardı.

"Teşekkür ederim."

"Önemli değil yeni, seninle pek iyi tanışmadık. Ben Kayra sen de? dedikten sonra bana sıkmam için elini uzattı. İnanamıyordum. Rüzgarın bir kaç gün önce bana hissettirdikleri ne kadar güzelse şu anda yaptıkları bir o kadar kötüydü. Kayra ise sabah beni ne kadar korkuttuysa şu anda o kadar kibar davranıyordu. 

Rüzgara kararsızca arkamı dönüp baktığımda keskin gözlerle beni izlediğini fark ettim. Sabah ki olaydan anladığım kadarıyla Rüzgar ve Kayra birbirlerinden hoşlanmıyorlardı hatta nefret ediyorlardı. Rüzgara duyduğum öfke nedeniyle ona sırtımı döndüm ve Kayra'nın elini sıkarak "Doğa." deyip gülümsedim. Bir kaç gün öncesine kadar Rüzgara karşı ne hissettiğimi bilmiyordum. Ama şimdi bildiğim bir şey varsa o da Rüzgardan nefret ettiğimdi.


Zamansız AşkWhere stories live. Discover now