~15~

761 60 19
                                    

Multimedya da Doğa için daha uygun gördüğüm bir karakteri koydum.

Keyifli okumalar...


----------

"Yeni?"

Gözlerim yavaş yavaş önümdeki dosyadan bileklerime indi. Bileklerimde bırakmış olduğu izleri inceledim. O gün olanlar aklımdan kara bir film şeridi gibi geçerken hücrelerim, acil durum sinyalini harekete geçirmişti. İçimde ki bu tarif edemeyeceğim korku vücudumu santim santim ele geçirmeye başlamıştı. Sıcak sudan buz gibi suya atlamışım gibi vücudum şok etkisindeydi, uyuşmuştu. Beynim bana kaçmam için emirler yağdırırken diğer bütün uzuvlarım ona adeta ihanet ediyordu. Kaçamıyordum, kaçmayı bırak arkama bile dönüp bakamıyordum. Dosyayı tutan ellerim titriyordu. Dosyayı çekmeceye dikkatlice bıraktım. Titreyen ve karıncalanan elimi bir kaç kez açıp kapattım. Diğer elimle dikişli bileğimi kavrayıp sıktım.

Omzumda bir el hissetmemle harekete geçip hızla ayağa kalktım. Onu gördüğümde ne zaman dolduğunu hatırlamadığım gözlerimden yaşlar hızla akmaya başladı. Bağırıp yardım çağırmak istiyordum fakat tek yaptığım şey sarsılarak ağlamaktı. Kontrolümü kaybetmiş gibi titreyip içimdeki zehri akıtıyordum. Hıçkırıklarım sanki biri boğazımı sıkıyormuş gibi bir baskı oluşturmuştu. Midem bulanıyordu ve dizlerim titriyordu. Gözlerim yaşlardan buğulanmıştı. İlk önce duyduğum sesler boğuklaştı. Ardından o gün konuşulanlar kulaklarımda yankılandı.

"Oyun şimdi başlıyor ufaklık."

"Ucube!"

"Senden hoşlanmıştım yeni."

"Tırnaklarını söktüm!"

"O bu gece burada ÖLECEK!" ÖLECEK, ÖLECEK, ÖLECEK.

"Doğa kendine gel!" diyerek bağırdı ve bana doğru bir adım attı. Bu hareketine karşı çekmecenin yanındaki duvara hızlıca yaslandım ve "Lü-lütfen bana dokunma." Diyebildim. Hıçkırarak ağlamaya devam ederken sırtımı duvarda yavaşça kaydırarak yere çömeldim. "Lü-lütfen bana zarar v-verme." O gün psikolojik olarak çöküntüye uğramama rağmen bir haftanın ardından kendime gelmiştim. Fakat o günü tekrar yaşarsam bedensel ve ruhsal olarak yeniden kaldıramayacağımdan emindim.

Kayra'nın yüzüne, gözlerine bakmak bana ölümü hatırlatıyordu. Yüzümü avuçlarımın içine sakladım. Katilimi görmek istemiyordum. Kim görmek isterdi ki?

Dizlerimi iyice karnıma çektim. Olabildiğince büzüldüm. Vücudumda açtığı yaralar sızlayıp kendini belli etmeye başlamıştı. Kendimi köşeye sıkışmış kurban gibi hissediyordum. Birazdan katilim gelecek ve bu sık nefeslerimi sonlandıracak gibiydi. Karşısında bu kadar savunmasız kaldığım için kendimden nefret ediyordum! İçimdeki zehri bağıra bağıra akıtmak istiyordum! Ama tek yaptığım tek şey köşeye sinip ağlamaktı.

Yanımda bir varlığın nefes alış verişini hissettim. "Benden uzak dur!" diye bağırarak yanımdaki çekmeceye çarpıp kendimi öne attım ve hızlıca ayağa kalktım. Çekmece sallanmıştı fakat düşmemişti. Geriye doğru hızlı hızlı adımlar attım. Kalçam çalışma masasına çarptığında durdum. Doktorun masasının üstünden elime ona zarar verebileceğimi düşündüğüm bir biblo aldım ve masanın diğer tarafına geçebilmek için masanın üstüne oturdum. Kalçamı olduğum yerde döndürdüm ve ellerimle kendimi masadan diğer tarafa doğru ittirdim.

Elimdeki biblo oldukça ağırdı. Soyut şekillerden oluşan biblonun rengi mat siyahtı. Ağır bibloyu kaldırıp başımın arkasına götürdüm ve "Sakın bana dokunma, sakın!" diye hırçınca tısladım. Kayrada oturduğu yerden kalkmıştı iki elini bana doğru uzatıp sakin olmam için resmen yalvarıyordu.

Zamansız AşkWhere stories live. Discover now