"You dont know, oh-oh! THATS WHAT MAKES YOU BEA-" Sesi çiftleşmeyi bekleyen kediler gibiydi. Artık bu işkenceye dayanamayan beynim ağzımı harekete geçirdi.

"HAYIR HEATH, sadece, hayır." Dedim kafamı olumsuzca sallarken. Zıplayarak bana döndü. İlk başta yüzünden korku ve şok geçse de bir kaç saniye sonra dudakları sırıtıyordu.

"Gizlice sesime bayıldığını biliyorum, küçük Caroline," Kendini beğenmiş bir numaralı sırıtışıyla işte karşısınızda, baylar bayanlar, Heath Ross. Tek kaşımı kaldırdım. Dudaklarındaki sırıtış yalpalandı.

"Küçük Caroline mı?" Gözlerimi Heath'in özel bölümüne indirdim. Heath'de bakışımı takip ederek Heath Jr'a baktı. "Kimin küçük olduğu hakkında şüphelerim var." Gözlerimi Heath'in sinirli yüzüne kaldırdım ve gülmemek için alt dudağımı dişledim.

Şu an bir çizgi filmde olsaydık, Heath'in kullaklarından durmadan duman çıkıyor olurdu. Bu düşünceyle kıkırdadım. Heath cevap yetiştirmek için ağzını açmıştı ki başka birisinin sesiyle tekrar kapattı.

"Bu konuşmayı mutfakta mı yapacaksınız? Gerçekten mi? Burada bazılarımızın yemek yediğinizin farkındasınız değil mi?" Mutfağın köşesindeki masaya döndüm.

Sam, tabağındaki kreplere odaklanmış, dünya ile ilitişimini kesmişti. Matt bir eliyle telefonuyla oynuyor, bir eliyle önündeki kahvaltı gevreğini yiyiyordu. Steven ise elinde gazete, önünde boş bir tabak, tek kaşı kalkık bize bakıyordu. Gözümün köşesinden Heah'in tekrar konuşmak için ağzını açtığını gördüm ki bu sefer ben böldüm.

"Pşhh, lütfen. Tartışmaya değmeyecek kadar küçük bir konu." Heath'e bakarak küçük demiştim. Sinirden kızarmış, gözlerini kısarak bana bakıyordu. Bir öpücük atıp masaya ilerledim.

"Günaydın, nasılmış bakalım baba ayımız?" Diye sordum Steven'ı yanağından öperek. Yanındaki boş sandalyeye çöktüm ve saçlarımı topladım.

"Heath'in krepleri yüzünden midem isyan ediyor, ama bunun dışında iyiyim." Diye cevap verdi karın kaslarını okşayarak. Suratını asmıştı ama bu halde bile çok tatlıydı. Sırıtarak sarı saçlarını karıştırdım.

"Hey! Siz ikiniz benim kreplerime bir şey diyemezsiniz, kreplerim çok lezzetli!" Diye bağırdı Heath tavadaki yanmış krepleri döndürürken. İtraf etmeliyim ki, bu evde Steven dışında kimse yemek yapamıyor. Tamam, basit şeyleri yapabiliyoruz ama asıl ana yemekleri Steven dışında kimse beceremez. Heath'in kreplerinin kokusu bile dün akşamki lazanyayı kusmama neden olabilir.

"Dostum, bazı alanlarda yetenekli olabilirsin ama yemek yapmak bunlardan biri değil. Güven bana." Dedi Matt boş kasesini lavaboya koyarken. Heath kreplerini büyük bir tabağa koydu ve masaya getirdi.

"Hadı ama, o kadar kötü olamaz. Söyle onlara Sam." Diye karşı çıktı Sam'in omuzunu dirseğiyle dürterken. Sam kafasını kaldırmadan omuz silkti ve ağzına bir parça krep attı. Oturduğum yerden yüzünü buruşturduğunu görebiliyordum.

"Sandığından daha berbat." Diye mırıldandı. Ben kıkırdarken, Steven ve Matt yumruklarını çarpıştırdı. Heath'in yüzü anlaşılmaz bir hal aldı.

"Tadı kötüyse neden yiyiyorsun?" Diye sordu bu sefer tek kaşını kaldırmaya çalışırken. Başaramamasıyla yüzü daha komik bir hal aldı ve kahkahamı tutmakta zorlandım.

"Matt kahvaltı gevreğini bitirdi. Şanslı piç." Son kısmı fısıldasa da masadaki herkes duydu ve koca bir kahkaha tufanı koptu. Ben karnımı tutarak gülerken Steven başını masaya dayamış sessizce gülüyordu. Matt'de masaya tutunarak ayakta kalmaya çalışıyordu. Tek gülmeyen Heath ve Sam'di.

Farklılıklar |DEVAM ETMİYORWhere stories live. Discover now