"Burada kıyafetlerin var mı?"

"Evet ama onları makinede yıkayıp astım. Hala ıslak olmalılar."

"Tanrım! Nasıl bir idol çamaşır yıkamayı bu kadar sevebilir ki? "

" Genç idol avcısı kolay olunmuyor Kim Gerizekalı Taehyung."

Kıkırdarken fısıldadı.

"Bence sen kesinlikle aydın. O zaman gitme vakti." Bir anda havaya kalkmamla korkuyla sıçradım. Üzerimizden akan sulara aldırmada küvetten çıktı. Beni yavaşça indirdikten sonra köşede duran havlulardan birini  yüzüme fırlattı.

"Hadi, yolumuz uzun."

"Ne?"

"Yolumuz uzun diyorum."

"Nereye?"

"Seni yurda bırakacağım ve ardından götü başı dağıtan grup arkadaşlarımı toplayıp menajeri çağıracağım. Ya da belki de çoktan gitmişlerdir. Emin değilim. Önceliğim sensin."

"Yurda gitmeyeceğim. "

Banyodan çıkarken onu görmezden geliyordum. Gözlerini devirip arkamdan geldi ve yatağın üzerinde bıraktığı ceketini alıp karşıma dikildi.
Bakışlarımız savaşırken kollarımdan tutup ceketi geçirdi ve hızla fermuarı çekerken ona doğru hızla savruldum. Gögsüne çarpıp durabilirken aramızda bir nefes farkı mesafe kalmıştı. Bir adım gerilerken kesinlikle bomboştu beynim. İdrak edemeyecek kadar boş ve talimat veremeyecek kadar karışık bir haldeydi.

"Gelmessen seni sırtımda taşırım. Ve bunu yaparken inan bana aşağıya indiğinde sağlam bir kafan olmaz. Bulduğum her şeye vurabilirim."

"Oldu canım." Dedim gözlerimi devirip kollarımı bağlarken. Sinsice gülümsemesi üzerine kaşlarımı çattım.

"Seni dövebilirim. Seni gerçekten sağlam kalmayacak hale gelene kadar dövebilirim Taehyung. Kafanda kocaman diş izleriyle yaşamak zorunda kalırsın."

"Bir buçuk metrelik boyunla mı döveceksin beni Bae? Şu an kediye diklenen fareden farksız görünüyorsun."

Gözlerimi kısarken devam etti.

"Ya da tavşan. Yine de çok güzelsin. Hadi, çirkef yanın ortaya çıkmadan gidelim."

Elimden sıkıca tutarken beni ardı sıra çekiştirdi. Ne itiraza fırsatım vardı ne de durup mahvettiğim eve göz gezdirmeye. Daha sonra gelip burayı en iyi hale çevireceğime dair kendime söz verirken peşine takıldım.

Kapıyı kapatıp kitlememizin ardından asansörle aşağıya indik. Üstümdeki şort, uzun ceket yüzünden kapanmıştı ve garip bir görüntü sergiliyordu. Şükürler olsun ki sabahın en erken saatleriydi ve arabayı yakın bir yere park etmişti. Birlikte bindiğimizde arabayı çalıştırdı. Üşümemem için önce klimayı açtı, ardından da radyoyu açtı. Piyanonun sesi arabayı doldururken yola bakarken fısıldadı.

"Sözleri... Beni anlatıyor. Gittiğinden beri dinlediğim tek şey bu."

Bir şey söylemeden sözlerini anlamaya odaklandım.

My Lucky StarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin