"Bu geri zekalı kızlar ne kadar yapışkanlar," Kaslarımdan birini kaldırarak ona baktım. "Tanrı'ya şükür ki siz öyle değilsiniz."

"Matt ıyı." Dedim Steven'in endişeli süratini normale döndürmek için.

"Adam pisliğin tekiydi, ayrıca Matt nasıl bulaştı bu adama?"

"Seninle beraber arka taraftaydık, nereden bilebilirim?" Çantamın orada kaldığı aklıma gelince telaşlandım. Her türlü insan gelirdi buraya. "Bunu sormak için biraz beklesek iyi olur, kendine gelmeli." Onay verdiğini anladığım bir mırıldanmadan sonra insanların arasından geçerek önceki yere ilerledim ve sandalyeye asılı olan çantamı kavradım. Kimsenin olmadığını görünce ne kadar çabuk dağıldıklarını düşünürken tekrar insanların arasına karıştım.

Bir an önce eve gidip kendimi yatağıma atmak istiyordum. Yorulmuştum. Hafif sarhoştum ama dışarıdan belli olacak kadar değildi. Genelde böyle içerdim zaten. Çok belli olmazdı. Çıkış kapısına ilerledim ve bardan dışarı adımımı attım. İçerideki kokuya o kadar alışmıştım ki temiz hava alınca tuhaf hissediyordum. Bardan birkaç metre uzaklaşıp içe doğru girintili olan duvarın iç kısmına oturdum. Bir anda içeriden bunalmiştim. Kafamı geriye yasladım ve gözlerimi kapattım. Başım dönmeye başlamıştı.

"İster misin?" Korkuyla bir iç çekip sol tarafıma ne zaman geldiğini fark etmediğim kişiye baktım. Bir nefes verirken kalbim hala hızını sürdürüyordu. Tekrar kafamı çevirdim ve gelen kişiye baktım. Çokta büyük görünmüyordu, olsa olsa benden en fazla üç yaş büyük olabilirdi ki bir ya da iki olduğuna emindim.

Gözlerim bana doğru uzattığı sigara paketine kayınca elimi kaldırıp iki yana salladım ve "Hayır, kullanmıyorum." Dedim. Kafasını sallayıp sırtını benim gibi duvara yasladı ve içinden bir tane sigara çıkarıp paketi ceketinin cebine geri soktu. "Korkuttum ha?" Dedi çakmağıyla ağzına götürdüğü sigarasının ucunu alevlendirirken.

Beni üşütmeye başlayan bir rüzgar esiyordu, elini sigaraya siper etmek zorunda kalmıştı. Hiçbir artıştık hareket yapmadan dumanı öylece havaya üfledi. Alışık olduğum bu değildi çünkü etrafımda sigara içen herkes birilerini etkilemek için içiyordu. Zavallılar.

"Geldiğini fark etmedim." Dedim bakışlarımı tekrar karşıya çevirirken. Boğazından onaylar gibi bir ses çıktı ve ikinci nefesini bıraktı havaya. Kim olduğunu, nereden geldiğini, neden geldiğini bilmiyordum ama sanki suan tüm ihtiyacım olan konuşmadan öylece boş boş yan yana oturacağım biriymiş gibi yanımda olduğundan rahatsızlık duymamıştım.

Belki bir hırsızdı, belki bir mafyaydı, belki bir katıldı ya da hepsinin tersi çok iyi biriydi, her neyse. Umürsadığım tek şey bu gece o buradayken Heath'in olmamasıydı. Tamamen bir aptal gibi davranmıştı ve bunu sürdürüp gerçekten o sahneye çıkmamıştı. Sınırımı yatıştırmak için derin bir nefes aldım ama temiz hava alma umudum boşa çıkmış, burnuma sadece az önce havaya üflediği sigara dumanı dolmuştu. Yine de iyi gelmişti ve daha rahatlamış hissediyordum.

Birkaç saniye öylece oturduktan sonra tekrar içeri girmem gerektiğini hissettim. Kimseye haber vermeden çıkmıştım ve beni dışarıda aramak yerine içeride, insanların içinde arayacaklardı. Duvardan destek alarak ayağa kalktım ve ileriye doğru sendeledikten sonra kendimi durdurup dengemi sağladım.

"Riley," dedi o da ayağa kalkarak. Benim aksime duvardan destek almamıştı. Bacaklarında göründüğünden daha fazla kaş olduğunu düğünü düşümemi sağladı. Tek kasımı kaldırarak beni inceleyen suratına baktım. Neden bahsettiğini anladığımda kasımı normal haline geri döndürdüm.

"Şam," normalde olduğundan daha seksi görünmesini sağlayan bir sırıtmayla beni incelemeyi sürdürdü. Dudağının arasına sıkıştırdığı sigarasını iki parmağının arasına alıp yere attı ve sol ayağının ucuyla ezdi. İçine çektiği dumanın hepsini yüzüme üflemeye başladığında bir adım geriye gittim.

Farklılıklar |DEVAM ETMİYORWhere stories live. Discover now