~

Uyandığımda yanımda Shawn yoktu. Telefondan saate baktığımda ise çok erken kalktığımı gördüm. Sekizde kalkmışım ben. Zaten dün akşam çok geç uyuyabilmiştim. Üstümdeki siyah şorta ve siyah tişörte baktım. Eh, kötü değillerdi sonuçta.

"Shawn," diye seslendim. "Neredesin?"

"Mutfaktayım, gel." dediğinde koridordan çıktım. Yalnız daha dün bu çocuk konserdeydi. Oğlum ben olsam üç gün aralıksız uyurum.

"Hey, nasılsın?" diyerek mutfağa girdiğimde masanın üstü donatılmıştı. "Tanrım, Shawn nasıl?" Çok şaşkındım çünkü her şey enfes görünüyordu.

"Evde aç kalmamak için kendi yemeğimi hazırladığıma göre burada da bir iki dolabı karıştırıp kahvaltı hazırlayabilirim diye düşündüm." dedi.

"Domatesleri kesmemişsin." dedim tezgahtaki domatesleri göstererek. "Sevmediğini biliyorum, onlarla kendine işkence etme." dedim ve buzdolabına domatesleri geri koydum. Kıkırdadı. "Anlayışlı bir fangirl istediğim en güzel şey."

"Fangirl olmak konusunda İngilizce bir video yüklemiştim kanalıma. Tamamen seninle alakalı. Biraz psikopatlık içerebilir tabi." dedim şirince sırıtarak.

Su içip masaya oturdum. O da yanıma oturdu. "Yumurta pişirmişsin ama istersen mısır gevreği de çıkarabilirim." dediğimde "Gerek yok. Teşekkür ederim." dedi. "O videoyu izleyebilir miyim?" dediğinde sırıttım. "Benden kormayacaksan, neden olmasın? Ben bilgisayarı getiriyorum."

Odama gidip bilgisayarı aldım. O sırada annem aradı. Elimde bilgisayar, telefonu kulağımla omzum arasına sıkıştırdım.

"Nasılsın annem?" dediğimde "İyiyim yavrum da sen nasıl iki gündür erkenden uyanıveriyorsun?"

"Uyku tutmadı ya, hem zaten video editlemem gerek." diye gerekçe sundum. Anneme Shawn'ın burada kaldığını söylesem, İzmir'den otobüsle sarma yollardı. Gerçi yollasa güzel olurdu ama Shawn'ın söylememi isteyip istemediğini bilmiyordum. Mutfağa geçtiğimde Shawn soran gözlerle baktı.

Annem, diyerek ağzımı oynattım. Burada olduğunu söylememi ister misin? Sır tutar.

Biraz düşündükten sonra başıyla onayladı. Ben de telefonu hoparlöre aldım ve İngilizce konuşmaya başladım.

"Anne, sana bir şey söyleyeceğim ama bunu kimseye söylememelisin. Tamam mı?" dediğimde o da İngilizce cevap verdi. "Aa, sen annene güvenmiyor musun? Söyle kızım, ne oldu?"

O sırada Shawn konuştu. "Merhaba, hanımefendi. Ben Shawn Mendes. İstanbul'u gezmek istediğim için beni ağırlayıp ağırlayamayacağını sordum. Kızınız kabul etti ve çok misafirperver."

Annem ilk başta sessiz kaldı. Kızacağı falan yoktu. Bana güvenirdi. "Oğlum, bula bula şu pasaklı kızı mı buldun? Ah, şimdi o ev de temiz değildir. Ben orada olacaktım, her taraf pırıl pırıl olacaktı." diye annem taramalı tüfek gibi saydırdığında sırıttım. "Anne dün hamaratlığım tuttu. Temizlik yaptım." dedim ben de.

"Ev cidden çok güzel ve temiz. Kızınıza haksızlık yapmayın." Shawn'ın dediğine güldüm. Annem gururlandığını belli ederek "Eh kimin kızı sonuçta." dedi. "Ee Shawn'ı nerede yatırdın yavrum? Sakın bana ona yatağını vermediğini söyleme!"

Evet, benim annem öyle evinde erkek var namusun kirlenir diyen annelerden olmadığı için sıkıntı yapmayan bir tipti.

Diyorum ya, değişik kadın.

"Yatağımı verdim anne, ben de salonda yattım." dedim. Aynı yatakta yattık, deseydim o entellektüel kadının yerini yerli malı Sherlock alırdı. Bunun riskine giremezdim.

Queen of Atlantis || Shawn MendesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin