Biz çoktan bitmiştik.

2.1K 175 54
                                    

  Neler olup bittiği hakkında en ufak bir fikir sahibi değildim. Zaten çok uzun süre önce mantık denen şeyden de kalmamıştı bende. Son kırıntılarını Kyungsoo'yu bırakmak için kullanmıştım zira.

Ben mantıklı davramışken onun yaptığı birbirine uymayan tavırları sinirlerimi geriyordu. Bazen o kadar sinirleniyordum ki bir şeyleri kırıp dökmek istiyordum. Normal insanlar için bu durum normal karşılanabilir. Sonuç itibariyle herkes bir şeylere sinirlenir, bu noktada şiddet dürtüsü meydana çıkabilirdi. Ama ben bunca zaman sinirlenmek yerine üzülmeyi tercih ettim.

Şimdi ise üzüntümün, acımın yanına birde gergin olan sinirlerim eklenmişti.

Korkuyorum. Yifan Hyunga, Yixing'e ve küçük Lahan'a kötü şeyler söyleyip onları üzebilme ihtimalim vardı. Bu beni ölesiye korkutuyordu. Sevdiğim bu üç insana en ufak bir zarar gelsin istemezken, onların kalbini kırmak isteyeceğim son şey bile değildi.

Yifan Hyung çok fazla kasmamam gerektiğini, çok fazla düşündüğümü söylesede kendime pek engel olabildiğim söylenemezdi.

Etrafımda koca gözlü, bol egolu bir Kyungsoo yokken daha iyiydim. Onu özlüyordum. Bu benim inkar edemeyeceğim bir gerçek. Ama başka bir gerçek vardı ki oda; hayatımı yeniden alt üst etme çabasına karşın olan öfkem.

O ise basit bir şeymiş gibi, bir haftadır Etrafımda dolanıp benimle konuşmak istediğini dile getiriyordu.

Onunla konuşacak bir şeyimiz kalmamıştı. Biz zaten çoktan bitmiştik. Iki yabancı birbiriyle ne konuşabilirdi ki?

O benim için geçmişte çok sevdiğim, benden nefret eden bir adamdı. Daha ötesi yoktu. Çocuğumun babası bile değildi. O şekilde görmüyorum.  Bunu hak etmiyordu sonuçta.

Kendimi çok defa suçlamış ve hatayı kendimde aramıştım. Oysa ben onu çok sevmekten başka bir şey yapmamıştım. Şimdi vaz geçmişken bir şeyleri mahvetme çabasına engel olacaktım.

Yinede kaçtığım bir hafta hiç bir işe yaramamış gibi,  şuan onunla bir çocuk parkında oturup oyun oynayan Luhan'ı izliyorum.

Luhan bu gün benimle parka gitmek istemişti. Hala benimle evlenmek istediğini biliyorum. Bu tamamen bebekten kaynaklı bir durumdu. Luhan şimdiden bebeğime çok  bağlanmış ve ona en yakın aile bireyi olmak istemesine neden olmuştu bu durum. Ben onun bu hallerini çok sevimli buluyorum. Eminim bebeğime iyi bir Hyung olacak. Buna hiç şüphem yoktu.

"Konuşmak istedim ama bir türlü fırsat vermedin bana?" Kyungsoo kırgın sesiyle konuşunca ona bakma gereği duymadım.

Tanınmamak için maske ve gözlük takmıştı. Bu onu daha da şüpheli gösteriyordu ama umrumda değil. Onu sapık deyip yaka paça karakola götürseler hoş olabilirdi tabi.

Hala kaydıraktan kaymaya korkan Luhan'ı izlerken " Konuşacak bir şey kalmadı. Çok önceden ikimizde söyleyeceklerimizi söyledik zaten." dedim. Luhan korkuyor ama bir kez kayarsa bunun ne kadar eğlenceli olacağını biliyordu. Çabası çok tatlıydı. Onu izlemeyi seviyordum.

"Jongin bak sen benden ayrıldın ama bana ayrılıp isteyip istemediğim hakkında bir şey sormadın. Bunun hakkında tek başına karar alabileceğini nereden çıkardın?" 

Hafifçe güldüm. Komikti. "Sen şizofren falan mısın? Aramızda olanların hepsi ayrılmamız için yeterliydi. Sen bana bir seçim hakkı sundun; ya bebeğimi aldıracak, yada ikimizde def olup gidecektik. Ben seçimimi yaptım. Üstelik bizim aramızda bir ilişki yoktu zaten. Ben senin için sırtından geçinen asalaktan başka bir şey değildim." Söylediklerimin doğruluğu onun susması için yeterli olmuştu.

Elime uzandı. Elimi çok uzun zaman sonra nazikçe tutması oracıkta ağlamak istememe neden olmuştu. Donmuş gibiydim. Ona karşı çok zayıftım. O an da Luhan kaydıraktan kayıp bana el salladı.

Sertçe  elimi kurtardım tutuşundan. Temas istemiyordum bu aklımı kaybetmem için yeterliydi.  Luhan'a cevap  olarak elimi salladım. Başarmıştı sonuçta. Tekrar küçük merdivenlere yöneldi.

Kyungsoo kıkırdadı. Sesi maske yüzünden boğuk çıkıyordu. Neşeli değildi. Duygu çözümü yapamıyordum. "Sahi seni çok kırdım değil mi? Olmak istemediğim gibi bir adam oldum ve bundan sonrada seni inciteceğim Jongin. Gitsem iyi olacak."

Kalkıp giderken o yine geniş omuzlarını izledim. Çökmüş gibiydi. Benim kadar değildi. Gitmesi gerekti. Bir  sevgilisi vardı zaten. Benim bir beklentim yokken yeniden hayatıma giremezdi. Hala ısrarcıydı ama bu sefer olmayacaktı.

"Merhaba, şey tanışmıştık hatırlıyor musun?"  Kocaman gözleri olan güzel çocuk konuştuğunda, esmer olan kafasıyla onayladı.

Nasıl unutabilirdi ki? Tüm okul onu görmezden gelirken o gelip konuşmuş ve nazik davranıştı kendisine.

Kaba olmak istemediği için "Evet hatırlıyorum Kyungsoo." dedi. Ismini telafuz etmeyi sevmişti. Bu esmer teninin kızarmasına neden olmuştu.

Büyük gözlü olan onun utangaç halini sevmişti. "Şey eğer bu gün istersen birlikte yani  k-kütüphanede ders çalışalım mı?" Kendine okkalı bir küfür savurdu içinden. Kütüphane neydi? O cafe demek istemişti. Ders çalışmakla onun yakından uzaktan bir akrabalığı yoktu ki.

Esmer olan gülümsedi. Kyungsoo ilk defa onu gülerken görmenin şokuyla dondu. Artık ders çalışmak o kadarda kötü bir fikir değildi.  O çok güzel gülüyordu. Daha fazla gülümsemesi gerekirdi. Hatta Kyungsoo onun kahkahalarla gülmesini istedi. Ve içinden kendine söz verdi; onu hep gülümsetecekti.

Gördüğü rüyayla açtı gözlerini. Liseden kalma bir anıydı. Çok gençlerdi. Jongin o zaman sağlıklıydı. Ayağında bir aksaklık yoktu.

Ikinci konuşmaları olmuştu bu. Jongin'in kendisine nasıl gülümsediğini hatırladı.

Uzun zamandır o gülümsemeyi görmemişti, onu markette görseye kadar.

Kalbi yeniden atmıştı sanki. Çok düşünmek istemedi. Yanında çıplak yatan kadını umursamadan kalktı.

Buraya kendisi gelmişti. Kafasına göre gelip yatağına yatmıştı. Onu umursamıyordu. Çıplak beden bir gün anlayacaktı nasılsa. Kyungsoo onu uyandırmak ve konuşmak istemiyordu. Telefonu çalınca hızlıca yanıtladı. "Hazırlıklarım tamam. Geliyorum Hyung. "

Hızlıca üstünü değiştirip, bir gece önceden hazırladığı bavulu alıp otel odasından sessizce çıktı.
***

SECRET LOVE SONG | DOKAIDove le storie prendono vita. Scoprilo ora