Kaybetmeyecektik

2K 167 11
                                    



 Birbirimizin gözlerine bakarken yavaşça kapı açıldı. İçeriye Baekhyun ve Sehun girdi. Sehun uykulu gözleriyle bir bana bir de Kyungsoo'ya bakıyordu. Paytak adımlarıyla bana doğru geldi. Onu kucağıma aldım. 

''Hayatım, merhaba demek ister misin?'' Soruma kafasını salladı. Gözlerini Kyungsoo'dan ayırmıyordu. 

Kyungsoo'ya baktığımda ise dolu gözleriyle ona bakıyordu. Sehun onu  minik parmaklarıyla gösterdi. ''Babacığım, neden bu amcanın saçları yok.''  Benim gözlerim kocaman açıldı. ''Sehun o ne biçim soru öyle?'' Sinirle sordum. 

 ''Kızma ona Jongin. Bu saçsız amcanın kucağına gelmek ister misin?'' Kyungsoo, kalp gülümsemesini sunarak kollarını iki yana açtı. Sehun ise kararsız görünüyordu. Önce bana baktı onay ister gibi. ''Git hadi.'' 

  Yavaşça yatağın yanına doğru yürüdü. Kollarını Kyungsoo'ya uzattığında, gülümsemiştim. Kyungsoo kocaman gülümseyip onu kucağına aldı. Her şeyi değişse bile görmeyi çok sevdiğim gülümsemesi değişmemişti. 

 Sehun'u bağrına bastığında ağlamaya başlamıştı. Bir yandan da ondan özür diliyordu. Sehun neler olduğunu anlayamamış olacakki ürkek bakışlarını bana çevirdi. 

  Kyungsoo, Sehun'u kendinden biraz ayırıp yanaklarını öptü. Ben ise hala ikisini uzaktan izliyordum. 

 Sehun ellerini uzatıp Kyungsoo'nun yanaklarını sildi yavaşça. ''Canın çok acıyo dimi? Bende bir kere hasta oldum. Banada iğne yaptılar biliyor musun? Hemde kocaman bir iğneydi. Ben korktum ama hiç ağlamadım. Luluş dedi ki erkekler iğneden korkup ağlamazmış.'' Ona moral vermeye çalışması çok sevimliydi. 

İkisini böyle görmek, hayalimdi. Sonunda gerçekleşmesi mutlu olmama neden oluyordu. Ben onları izlerken Sehun konuşmaya devam etti. ''Hasta olsan bile üzülmemelisin, yoksa iyi olamazsın. Ben hasta olunca buz devrini izliyorum. Seninlede izleyelim. Bak hemen iyi olacaksın söz veriyorum.'' 

 ''Oh pekala birlikte izleyelim küçük adam. Ben daha önce hiç izlemedim. Eğlenceli değil mi?'' Kyungsoo ilgiyle sorunca, eminim Sehun dünyanın en mutlu insanı olmuştu. Oğlumun uzmanlıık alanı Buz Devrini anlatmak ve daha çok anlatmaktı. Onlar birbirleriyle konuşurken ben hala onları izliyordum. Ne konuşmalarına katıldım, ne de onları izlemekten bir saniye olsun sıkıldım. İkisi birlikte dünyanın en güzel filmi gibiydiler. 

 Sehun, konuşmaktan yorulmuş olacak ki Kyungsoo'nun kucağında uyuya kalmıştı. Kyungsoo ise hala ona bakıyor ve saçlarını okşuyordu. ''O gerçekten çok güzel. Senin gibi.'' 

Buna kıkırdadım. ''Ben esmerim. O sana benziyor. Senin gibi beyaz tenli.'' Dediğimde  yüzüme baktı derince. İç çekti. ''Hala burada olduğunuza ve sizi ölmeden önce görebildiğime inanamıyorum. Sanırım mutlu bir şekilde ölebileceğim. Bunun için teşekkür ederim Jongin.''  

 Yerimden yavaşça doğruldum. Kollarımı ona doladım, kokusunu doyasıya içime çektim. ''Ölmeyi aklının ucundan bile geçirme. Daha bizimle çok mutlu bir yaşam sürmen gerekiyor. Bu yüzden de iyileşmelisin.'' 

 ''Buna gücüm yok Jongin. Gerçekten bu şekilde kalabilirim. Oğlumuzu ve seni yeniden görebilmek, ikinize de sarılabilmek bana yeter. '' 

Kaşlarımı çatıp ona baktım. Bu şekilde konuşması beni gerçekten sinirlendiriyordu. O hayatından vaz geçmiş olsada biz ondan vaz geçmemiştik. Ben asla ondan geçememiştim. O ise bir çırpıda kolayca vaz geçebiliyordu kendinden ve bizden. ''Lütfen bencil olmayı bırak. Savaşman gerekiyor. Bu zamana kadar hep kaçmadın mı zaten? Bundan sonra iyi olup Sehun'un büyümesini izlemen gerekiyor.'' 

SECRET LOVE SONG | DOKAIWhere stories live. Discover now