Yine sabahlamış, her konunun tek tek üstünden geçmiştim. Elimde bir bardak kahveyle sınıfın karşısındaki bankta otururken Jimin ve Yoongi yeni geliyorlardı. Beni gördüklerinde ikisinin yüzündeki ifade de değişti. Tabii ki farklı şekillerde.

 Jimin gülümsedi, Yoongi ise bir anlık tereddütten sonra kaşlarını çatıp başını eğerek sınıfa yöneldi. Bir günaydın demek bu kadar zor olmamalı! Kalas!

 Ben Yoongi'ye tip tip bakarken Jimin yanıma gelmişti. "Günaydın, sınava çalıştın mı?"

 Bir kez daha sevdim seni Jimin.

 "Sabahladım diyebilirim, umarım unutmam." dedim elimdeki notları çevirirken. 

O sırada ders zili çalmaya başladı ve sınıf rehberlik öğretmeni ellerinde kağıtlarla koridorda göründü. Biz de hızlı adımlarla sınıfa girdik. 

 Yoongi öğretmen masasının çaprazındaki en ön sıraya oturmuştu. Garip garip bakmaktan kendimi alamadım. Muhtemelen arka sıralar dolduğu için önde oturmak zorunda kalmıştı ama ilk kez onu böyle görüyordum. Jimin de şaşkınlığını belli etmekten geri duramadı ve kıkırdadı. Bana doğru eğildi ve fısıldadı.

"Eğer iyi bir sınıfa yerleşemezse annem hayal kırıklığına uğrayacak. Bu yüzden stresli. Yoongi bir tek annemi dikkate alıyor."

 Düşüncelere dalacakken kendimi toparladım. Şimdi sırası değildi.

 Biz de ön sıralara oturduk ve öğretmen kağıtları dağıtırken etrafı inceledim. Her türden öğrenci sınıfta mevcuttu. Benim gibi inekler, Tae gibi umursamazlar, Jimin gibi orta dereceler ve Yoongi. Evet, Yoongi tek başına ayrı bir kategoriydi. Çünkü her zaman kendini çevreden soyutluyordu.

 Kağıt elime geçtiği anda üstümdeki yük rahatlamış gibi hissettim. Sorular kolaydı. Yaklaşık 15 dakikada sınavı bitirdim. Sadece arka sayfada zorlanmıştım. 20 soruluk bir sınavdı. 15'i sözel derslerden test, 5 tanesi ise matematik problemiydi. Sinir bozucu bir şekilde matematiğin puanı daha fazlaydı ve neredeyse yapamıyordum. Derin bir nefes aldım ve iç çektim. 

 Jimin'e baktığımda o da bitirmek üzereydi. Sınıfın geri kalanına göz gezdirdiğimde sıradan oflayıp puflamalar vardı ama biri fazlasıyla dikkatimi çekti. Min Yoongi. Gerçekten bu sınavı önemsiyordu. Onu ilk kez böyle görüyordum. Kağıdımı bir kere daha kontrol edip gözümü ona diktim. Çok tuhaf bir insandı, tanımak için meraklanıyor ama bir kere iletişime geçince buna pişman oluyordum. Yine de her seferinde meraklanmaya devam ediyordum. Belki de bu yüzden Jimin ondan hoşlandığımı düşünmüştü.

Min Yoongi nihayet oflayıp vazgeçtiğinde kaşlarım çatıldı ve aklıma gelen fikre ben bile şaşırdım. Jimin'e bakıp sessizce seslendim. İkinci seslenişimde beni fark etti. Dudaklarımı kıpırdatarak "Bitti mi?" diye sordum. Başıyla onayladığında "Bana yardım etmen lazım." dedim ve Min Yoongi'yi işaret ettim. Yine başıyla onayladığında ne düşündüğümü az çok anladığını anladım.

Derin bir nefes aldı ve yaptığı bir soruyu sildi. Yavaşça ayağa kalkıp öğretmenin yanına gitti.

"Öğretmenim, şu soruda bir yanlışlık olup olmadığına bakabilir misiniz lütfen?"

 Öğretmen şüpheli bakışlarla Jimin'e bakarken sildiği soruyu gördüğüm için ben de ortaya atladım.

 "Sanırım ben de aynı soruda takıldım öğretmenim." dedim ve hızlı adımlarla öğretmen masasına ulaştım. Önünde durduğumuz için Yoongi'yi kapatıyorduk. Jimin öğretmeni oyalarken çaktırmadan arkama döndüm ve Yoongi'nin sırasını ayağımla dürttüm. Kafasını koyduğu yerden kaldırdı ve şaşkın gözlerle bana baktı. Gözlerimle kağıdımı işaret ettim ve öğretmene geri dönüp kağıdı tuttuğum elimi Yoongi'nin görebileceği bir şekilde arkaya doğru uzattım. 

 Gözümün ucuyla baktığımda önce bakakaldığını gördüm fakat sonrasında yüzünde bir gülümsemeyle yazmaya başladı. Anlamsız bir şekilde ben de gülümsüyordum fakat bastırdım ve sanki öğretmeni dinliyormuşum gibi yaptım. 

 En sonunda Yoongi öksürürmüş gibi yaptı, bitirdiğini anladım. Şansımıza Jimin de öğretmeni daha fazla oyalayamamıştı zaten. 

"Hiçbir soruda problem yok çocuklar." dedi ve bizi sıralarımıza gönderdi. Huzurlu bir şekilde başımı sıraya koydum ve sınav bitene kadar gözlerimi dinlendirmek için kapattım. 

"Son 30 saniye ve sonra kağıtları topluyorum." dedi öğretmen ve gözlerimi açtım. Son bir kontrol yapacaktım ki gözüm bana bakan birine takıldı. Yoongi kafasını koyduğu yerden bana bakıyordu. Göz göze gelince sırtımdan bir ürperti geçti. Neyse ki başını diğer tarafa çevirmişti. Kağıdıma baktığımda köşede gördüğüm yazıyla şaşırdım. Ne zaman yazmıştı ki bunu?

Teşekkürler.

 Öğretmen aceleyle kağıtları toplarken aceleyle yazıyı silebildim. Derin bir nefes vererek rahatladım.

 Yoongi'nin sırasına baktığımda çoktan gitmiş olduğunu gördüm. Tuhaf bir şekilde sevinmiştim. Tabii ki kimseyle aramın bozuk olmasını istemiyordum. Neşeyle Jimin'in yanına gittim. 

 "Biliyor musun seni ilk gördüğümde çok kaba ve diğer kızlar gibi yılışık olduğunu düşünmüştüm. Ama çok yanılmışım. Aranızın kötü olmasına rağmen Yoongi'ye yardım etmen ne kadar büyük bir şey, biliyorsun değil mi?" dedi gözlerimi muhteşem gülümsemesiyle kutsayarak. İçimdeki sevinç buruk bir hal aldı. Neden olduğunu çözemesem de o an Yoongi'nin ne demek istediğini anladım. Bana kızıyordu çünkü davranışlarımın olduğum kişiye ait olmadığını görmüştü. 

 Jimin'e teşekkür ettim ve sonra görüşmek üzere yanından ayrıldım. Kapıya çıktım ve gözlerim onu aradı. Her kata bakmama rağmen göremeyince hayal kırıklığına uğradım ve biraz cesaretim kırıldı ama vazgeçmedim. İç çekerek zemin katın merdivenlerine ilerlerken açık bahçe kapısından dışarıda yağmur yağdığını gördüm. Bir şey beni bahçeye doğru çekti. Kapıdan çıktım ve boşanırcasına yağan yağmura aldanmadan dolanmaya başladım. 

 Onu gördüğümde bahçe duvarının önünde oturmuştu, bir dizini bükmüş kolunu da üstünden sarkıtmıştı. Saçları yağmur suyundan öbek öbek ıslanıp birleşmişti. Yüzünü göremiyordum ama durmadan ona doğru ilerledim. 

 Yanına gittiğimde başını kaldırmadı, ben de hemen yanına oturdum. Bunu beklemiyor olacak ki bana doğru baktı. Yüzündeki şaşkınlığı görünce gülümsememi zor bastırabildim.

"Burada ne işin var? Sınıfa git, ıslanacaksın." dedi sessizce. Hiç kıpırdamadım bile. Biraz süre geçtiğinde derin bir nefes aldım ve kendimi hazırladım.

 "Teşekkür ederim Yoongi." dedim kararlı bir şekilde. Dediğimi algılayamamış gibi hafifçe başını kaldırdı. Cesaretimi toplayıp yüzüne baktım. 

 "Kim olmadığımı bana gösterdiğin için, teşekkür ederim." 

  Sıkılı duran yumruğunun gevşediğini gördüm. Başka hiçbir şey söylemedik. Diğer dersin çıkış zili çalana kadar yağmurun altında öylece oturduk. Şaşırtıcı bir şekilde hiçbir şey düşünmedim. Huzurluydum.


***

Bir bölüm daha finito! 

Bu bölüm bir şeyden bahsetmek istiyorum. Her bölümü 30+ kişi okuyor ama bölüme gelen etkileşim 2-3'ü geçmiyor. Aranızda her bölüm yorumlarıyla beni kahkahaya ve sevince boğan da var ama genelde etkileşim olmuyor. Sizden ricam eğer bölümü okuduysanız en azından bir yorum atmanız, beğendiyseniz de tek tıkla bir oy vermeniz. Gerçekten bölüm yazarken saatlerimi harcıyorum ve bunu severek yapıyorum ama insan karşılığını almak istiyor. Yine de okuduğunuz için hepinize minnettarım. İyi okumalar, iyi akşamlar! ^_^

camouflage | min yoongiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin