"Yeni bir ırk oluşturmak bizim yeteneklerimizle değil, genlerle alakalı bir olay. Bizim yeteneklerimiz asla genleri etkilemez ve bu zamana kadar genlerle alakalı bir uğraşımız hiç olmadı." Nicholas tek kaşını kaldırıp beni süzdü. Yalan söyleyip söylemediğimi anlamaya çalışıyor gibiydi. Eh, şimdilik yalana başvurmamıştım.

"Eğer yalan söylediğinden şüphelenirsem anında beynini yakarım, cadı. Son seferi unutayım deme." Çenem kasılırken başımı salladım. Son seferi unutmam imkânsızdı.

   Nicholas derin bir nefes alıp oturduğu sandalyesinde arkasına yaslandı.

"O malum 'yetenekleriniz' ile fiziksel güçlerinizi arttırabiliyor musunuz?" Sorusu karşısında kaşlarımı çattım.

"Bunu neden soruyorsun ki? Asıl merak ettiğin şey ne?" Birden şakağımdan beynime giren elektrikle irkildim. Ama voltajı çok azdı ve bir saniyelik bir sürede girip çıkmış gibiydi. Pekâlâ, bu bir uyarıydı.

"Sorumu cevapla." Derin birkaç nefes aldım ve usulca konuştum.

"Hava elementini kullanarak sadece hızımızı arttırabiliyoruz. Bazen yumruklarımızı ya da tekmelerimizi kuvvetlendirdiği de olur." Nicholas ilgiyle öne doğru eğildi.

"Hızınız ne kadar artıyor? Avcıların hızına yetişebiliyor musunuz?" Başımı iki yana salladım.

"Hava elementini kullansak bile sizin hızınıza yetişmemiz imkânsız." Nicholas tek eliyle çenesindeki sakalları sıvazlarken arkasına yaslandı ve düşünceli bir tavırla sessizce konuştu.

   Eğer ona gördüğüm kehaneti anlatırsam, belki tüm dikkatini o yaratığa verirdi ve Büyücü avlamaya kısa bir süre de olsa ara verirdi. Dikkatle onu izlediğim sırada başımı hafifçe yana yatırdım.

"Ne için meraklandığını biliyorum." Nicholas birden başını kaldırıp bana baktı. Bir açığımı yakalamak ister gibi bir hâli vardı.

"Nasıl bilebilirsin ki?" Eğer başımdaki Avcı omuzlarımı tutmuyor olsaydı o an omuz silkerdim. Durgun bir sesle konuştum.

"Daha önce hiç Via ırkından bir Büyücüyle karşılaştın mı?" Bana bakarken tek kaşını kaldırmıştı.

"Via cadılarının ne olduğunu bilirim. En çok gücün onlarda olduğunu da bilirim. Ama hayır, karşılaştığım ilk Via cadısı sensin." Usulca başımı salladım. Ona kendi ırkım hakkında bilgi vermek istemiyordum ama inandırıcı olmam gerekiyordu.

"Via ırkından gelen Büyücünün neden Baş Kahin seçildiğini biliyor musun?" Uzatmamı istemediğini belli eden bir ifadeyle nefesini verdi.

"Kehanet falan görebildikleri için mi? Sadede gel, cadı." Derin bir nefes alıp ona açıklamaya koyuldum.

"Baş Kahin seçilmemizin sebebi, Luca ırkının gördükleri kehanetlerden daha net kehanetler görebilmemiz. Ve bu kehanetleri tılsımımız olsun ya da olmasın görebiliyoruz." Nicholas kaşlarını çattı.

"Ne yani, buraya geldiğinden beri kehanet mi görüyorsun?" Avcıların başı olacaktı ama basit bir şeyi anlamaktan aciz geri zekâlının tekiydi.

"Tabii ki de hayır. Sadece bir kere gördüm. Bu benim elimde olan bir şey değil. Görüntü birden gelip gidiyor, bunu kimse engelleyemez." Kafası karışmış bir şekilde başını salladı.

"Ne gördüğünü anlat." O sırada başımda bekleyen Avcının omuzlarımdaki ellerini çektiğini fark ettim. Sırtımı sert sandalyenin arkalığından çekerken usulca konuştum. Tabii ki de kehanetin Calum'la alakalı kısımlarını atlayacaktım.

"Buraya geldiğim ilk zamanlarda oldu. Avcılardan birini gördüm. Ölmek üzereydi, yerde can çekişiyordu ve başında daha önce hiç görmediğim bir yaratık vardı." Nicholas'ın gözleri ilgiyle açılınca devam ettim.

Advanced / c.hWhere stories live. Discover now