MAVKA II - 11: "Güç"

36.4K 1.6K 226
                                    




Varoluşsal sancıların içinde kıvranan insanlık, anlam arayışında bir kalp ve onun getirdiği hisleri keşfetseydi eğer, varoluşu hakkında endişe duyar mıydı yine de?

21 Aralık 2026

Foster'ın yaralandığı günün ertesi gecesi.

Merkez

20.36

Seçkin, uzun ve kemikli parmaklarının arasında tuttuğu altın rengindeki viskiyle dolu olan kristal bardağı ile masasının ardındaki heybetli siyah deri koltuğunda rahat bir pozisyonda oturuyordu. Kahverengi tonlarındaki irisleri kolundaki so n model Rolex saati ile odasının kapısı arasında gidip geliyordu. Öyle bir tavırla oturuyordu ki deri koltuğunda, odadan içeri giren herkes onun bulunduğu yerdeki iktidarın sahibi olduğunu net bir şekilde bilebilirdi. Çenesi yukarıda, bakışları aşağıdaydı.

Bir kez daha kol saatine baktı. Birkaç saniye boyunca gözleriyle gümüş rengindeki yelkovanı takip etti.

Ve o anda odasının kapısı iki kez tıklandı, kapı aralandı. Seçkin gözlerini saatinden ayırmadı.

Altı dakika.

Tam olarak o kapıdan altı dakika geç girmişti.

Bakışlarını usulca saatinden kaldırdı, kapıyı arkasından kapatıp içeri giren kişiye baktı. Karşısında özenle yetiştirdiği şah eseri duruyordu; ancak görünen oydu ki o şah eser, Seçkin'in özenini o kadar da hak etmiyordu.

Seçkin bardağın dibinde kalan viskiyi de dudaklarına götürdü ve boşalan bardağı sert bir şekilde masasına yeniden koydu. Karşısında duran genç adamın koyu mavi irisleri onun üzerindeydi.

"Altı dakika," dedi Seçkin, tehlikeli bir sakinlikte olan ses tonu eşliğinde. "Tam olarak altı dakika geç kaldın, Uraz."

Uraz ellerini deri montunun ceplerine sokarken yüzünde endişeye dair hiçbir iz yoktu. Masanın önündeki koltuklara oturmak yerine ayakta dikilmeyi tercih etmişti. Dolayısıyla Seçkin'in bakışları artık aşağıda değil, yukarıdaydı ve Seçkin bu durumdan rahatsız olmuş olacaktı ki aceleci olmayan hareketlerle oturduğu yerden kalktı. Uraz ile karşı karşıya geldiklerinde boyları da bakışları da eşitlenmişti.

"Beni neden çağırdın?" Uraz, odaya adım attığından beri dudaklarının arasından çıkan ilk cümle bu olmuştu.

Seçkin karşısındaki genç adama bakmayı sürdürürken tek kaşını kaldırdı. "Geç kaldığın için özür dilemeyeceksin yani." Dudağının bir kenarı kıvrıldı. "Pekâlâ," dedi.

Arkasına döndü, solunda, duvardaki rafta duran viski şişesini uzandı ve henüz boşalmış olan bardağı yeniden altın sarısı sıvı ile doldurmaya koyuldu. Viski dolu bardağı eline alıp Uraz'a döndüğünde dudaklarındaki hafif sırıtış silinmişti. Konuşmak üzere dudaklarını araladığında sadece iki kelime duyuldu: "Parker Foster."

Uraz'ın bedeni baştan aşağı gerildi; ancak bu halini yüz ifadesine yansıtmadı. Soğuk kanlı, umursamaz tavrını korumaya devam etti. Henüz çocukken ustalaştığı bir konuydu bu; hiçbir şey olmamış, yaşanmamış, hissetmemiş gibi davranmak. Başta çok zorlanmıştı; ancak artık yapması en kolay şeydi.

Seçkin, Uraz'ın bu halini çok iyi bilirdi. Onu çok iyi tanırdı. Ne olursa olsun hiçbir açık vermezdi. Düşmanının elinde en iyi koz olmuş olsa dahi Uraz hep kazanan kendiymiş gibi davranırdı.

MAVKA I & IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin