10.BÖLÜM: "Olur Mu Dersin?"

51K 2.2K 225
                                    

"Sonunda adını çok duyduğum Ajan Şah ile karşı karşıya gelebildik."

Kapıyı ardımdan kapatıp Bay Foster'ın masasının karşısında durdum. Oturduğu yüksek sandalyesinden küçümseyen gözleriyle bana bakıyordu. Hakkımda söylediği şeye karşın bir cevabım yoktu; çünkü bu odaya sadece başarısız olanlar veya Merkez'in ismini açığa çıkaracak bir şey yapanlar gelirdi.

Ben başarısız olmamıştım.

Ben, parmaklarımdan sarkan görünmez ipleri onun ellerine vermeye gelmiştim. İplerimi istiyordu. Beni kontrol etmek istiyordu.

Beni istiyordu.

"Ancak Ajan Şah, kurallara uymadı ve benimle olan toplantısına geç kaldı." Gözlerinde gördüğüm ifade beni oldukça rahatsız etti. "Üstelik toplantıya hiç teşrif etmek istemeyip iki çalışanımı da haşat etmiş, Ajan Şah." Öyle bir bakıyordu ki yüzüme, bana istediği her şeyi yapabilirmiş gibi; ellerimi, kollarımı, bacaklarımı, gözlerimi ve kelimelerimi kontrol edebilecek güçteymiş gibi. Bedenim ona aitmiş gibi. Öyle bir bakıyordu ki yüzüme, oturduğu dokuzuncu kattaki odasından beni aşağı atabilirmiş gibi. Bir an bile düşünmeksizin, acımasızca.

Dudaklarımı ilk kez konuşmak için araladım. "Sizce bu bir toplantı mı Bay Foster?" diye bir soru yönelttim.

Tek kaşını kaldırdı. "Ne gibi görünüyor?"

"Eğer bu bir toplantı olsaydı sizinle benim karşılıklı oturup oluşturduğumuz bir gün ve saatte olurdu." Gözlerimle Bay Foster'ın yanında duran iki adamı işaret ettim. "Karşı tarafın zorla getirildi bir toplantı, toplantı değildir," derken vurguladığım kelimelerin altında yatan iğneleyeci tavrı fark etmiş olmalıydı.

Geriye yaslandığı sandalyesinde dikleşti ve ellerini ahşap masasında birleştirdi. "Söylesene Ajan Şah," dedi, sahte bir merak içinde. "Bu, toplantı değilse ne?"

"Hesap vermek..." Düşünür gibi yaptım. "Kibarlaştırırsak..." kaşlarımı kaldırdım. "Görevi raporlamak?"

Bay Foster'ın dudaklarında alaycı bir sırıtış belirse de sözlerimin onu öfkelendirdiğini görebiliyordum. Aceleci olmayan hareketlerle ayağa kalktı ve masasının etrafından dolanıp bana yaklaştı, karşıma dikildi. Benden en fazla birkaç santim uzun olduğu için gözleri, gözlerimin tam karşısında kalıyordu. Yukarıda tuttuğu sivri çenesi, bana tepeden bakmasını sağlıyordu. Beni küçük görüyordu. "Görevini raporla o halde, Ajan Şah," dedi.

Gözlerimi, yukarıda tuttuğu gözlerinden ayırmadım. "Görevimin ilk haftasını bitirdim," dedim. Dişlerimi birbirine bastırmamak için kendimle mücadele veriyordum. "İlerleme kaydediyorum. Bana güvenmeye başladı."

"Bir dahaki toplantımızda bu birkaç cümle için zorluk çıkarmamanı öneririm," derken ses tonu, aslında söylediği şeyin öneriden çok, bir emir olduğunu vurguluyordu.

Tek kaşımı kaldırdım. "Bir dahaki toplantı gününü ve saatini birlikte kararlaştırırsak neden olmasın, Bay Foster?"

Alaylı bir kahkaha savurdu. Kahkahası öylesine şiddetliydi ki bedeni sarsılıyordu. Duvarlara çarparak yankılanan gür ve yüksek sesi ise kulaklarımı tırmalıyordu. Arkada, masasının yanında duran iki adam ise aramızda yaşanan şeyleri fark ettirmeden de olsa şaşkınlıkla izliyordu.

Saniyeler sonra kahkaha atmayı kesen Bay Foster, birkaç adımda yanıma yaklaştı, başını aşağıya, bana doğru eğdi. "Bildiğim kadarıyla sen çok küçükken baban seni buraya bırakıp arkasına bakmadan kaçmış. O küçük yaşından bu yaşına kadar, kime, nasıl davranacağını öğretemediler mi bizim eğitmenler?"

MAVKA I & IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin