17.Bölüm

9.6K 781 70
                                    

"SEYAHAT"

"Birisi sana seslendiğinde nezaketen cevap vermelisin," dediğinde kapının önünde put gibi dikilmiş, gözümü dahi kırpmadığımın yeni farkında varmıştım ve aman Allah'ım, Alec denen adam oturduğum binanın içindeydi.

"Burada ne işin var?" dedim dümdüz bir ses tonuyla, bu kadar sakin kalabildiğim için şaşırmıştım. Belki de çığlık atarak dışarıya çıkmam tam olarak yapmam gereken şey olabilirdi.

"Mahsuru yoksa senin kaçırmak için geldim. Acil bir işin yok, değil mi?"

Büyük bir şok dalgası vücuduma çarptı. Böyle bir adamın espri anlayışı olabilir miydi? Oysa bana beni öldürmek istiyormuş gibi bakıyordu.

"Aslında..." dedim ancak nasıl cevap vermem gerektiğini bilmiyordum. Şu an kesinlikle alışılmadık bir durumdaydım. Bana tehditler savursa, işin içinden daha kolay çıkardım. Ama o geçmiş karşıma beni kaçırmak için benden izin istiyordu.

"Bana zorluk çıkarmamanı umuyorum," dedi ve ben henüz ne olduğunu anlayamadan dibine kadar geldi. Bir kaç saniye korkunç bir şekilde baktı, ardından dudakları kıvrıldı. Bu o an için gördüğüm son şeydi. Çünkü ne olduğunu anlayamadan yere yığılmıştım.


Gözlerimi açtığımda bir sandalyenin üzerinde bağlıydım. İçerisi karanlıktı ama karşımda o adamın oturduğunu biliyordum. Panikle etrafıma bakındım, ne olmuştu? Ne kadardır buradaydım? Neden kaçırmak gibi bir girişimde bulunmuştu?

"Sonunda uyandın. Ayrıca tepkilerini beğendim. Çığlık atmıyorsun."

Bu sefer sözleri yüzü kadar ciddiydi. Benimle alay eden adam yerine çoktan karanlık ruhuna bürünmüştü. "Ejder'in seninle evlenmesi şu ana kadar atmış olduğu en doğru, bir o kadar da yanlış bir karardı."

Konuşmadan dikkatle yüzüne baktım, neyden bahsettiği hakkında bir fikrim yoktu.

"Eğer seninle evlenmeseydi, seni ona karşı kullandığımda hiçbir şey anlamayacak, bir anda hayatının nasıl bu noktaya geldiğini düşünüp duracak ve Ejder'den nefret edecektin. Sevgili yufka yürekli Ejder'imiz seni bu işin içine çekti, çünkü bir şey bilmeden canının yok yere tehlikede olması sana büyük haksızlık olurdu."

"Ejder ile yakın bir ilişkimiz yok," dedim büyük bir dikkatle. Bu doğruydu, lise de yalnızca sıra arkadaşıydık. Üniversite yılında zaten birbirimizin yüzünü görmemiştik.

"Seni salak," deyip kahkaha attı. Bu midemi bulandırdı. "Onun sana ne kadar değer verdiğini fark etmemen ne büyük aptallık."

"Beni neden buraya getirdin?" dedim konuyu değiştirerek.

Neredeyse üzgün diyebileceğim bir yüz ifadesine büründü, "Çünkü Ejder'in bir kaç konu da gözünü açmam gerek. Hiçbir şeyin farkında değil, bu yüzden oyunumuz ilerlemiyor. Ve ben sıkıldım."

"Seni eğlendiremediğimiz için gerçekten çok üzgünüm," dedim itinayla.

"Üzgün olmalısın. Çünkü ben sıkıldığımda oyunumu kırmızı rengine boyamayı severim."

O kadar ciddiydi ki, sözlerimi kanımı dondurdu.

Ve cevabımı veremeden kapılar şiddetle açıldı. Gelenin kapıya bakmasam bile Ejder olduğunu biliyordum. İçimden bir ses çığlık çığlığa bağırıyordu, buraya gelmemeliydi.

"Asminay!" diye gürledi. 

Yanım gelip önüme diz çöktüğünde gözlerimin bütün vücudumda hızla dolandı. "İyi misin? Seni incitti mi? Canın yanıyor mu?"

K--Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin