15.Bölüm

9K 835 53
                                    

"İLK ADIM"

Gitmenin üzerine tam tamına üç hafta geçmişti. Oradan çıkıp gideli yirmi bir gün.

Giderken Ejder tek kelime etmemiş, beni durdurmaya çalışmamıştı. Bu bir yandan iyiydi, bir yandan kötü. İşe yaramadığımı düşünerek gitmeme izin vermişti, bu kötü olandı. Onu artık engellemiyor olmam iyi bir şeydi. Muhtemelen.

Eve geri döndüğümde Rümeysa beni görünce neredeyse bayılacaktı. Neden geldiğim hakkında tonlarca soru sormuştu, onu elimden geldiği kadar geçiştirmeye çalışmıştım.

Bir süre ayrı kalmamız gerekti.

Ciddi bir şey değil.

Geri gideceğim, gibi binlerce cümle kuruyordum. Ancak gün geçtikçe bu cümleler anlamını yitiriyordu; Rümeysa artık ciddi bir konu olduğunu biliyordu. Çok üstüme gelmemeye çalışsa da, pek başarılı olamıyordu.

Ona yaşadıklarımı bağıra bağıra anlatmak istiyordum. Ve ardından içimde biriken bütün gözyaşlarını dökmek. Ama yapamıyordum, zehrimi bir şekilde içimde tutmak zorundaydım. Rümeysa'ya anlatacağım herhangi bir şey onu belaya sokardı.

Ve böylelikle sessiz sedasız üç hafta geçti. Okulun vizeleri normale göre biraz daha geç başladığı için şanslı sayılırdım. Çalışacak zamanım yoktu, ama en azından hepsine girebilmiştim. Gerçi son sınıf olduğum için derslerim yoğun sayılmazdı. Bu da bir diğer şanslı olduğum konuydu.

Arkadaşlarım aralarına döndüğüm için mutluydular, saçma sapan esprilerine her zaman ki gibi devam ediyorlardı. Aklımın biraz dağıldığına bende mutluydum ancak Ejder ve Jared'i düşünmediğim tek bir gün bile yoktu. Ne yapıyorlar? İşler yolunda mı? Adam ile anlaşma yaptılar mı? Yaptılarsa bir katkı sağlıyor muydu? Bunu gibi yüzlerce soru vardı aklımda. Hatta bir ara inat seviyesine bindirerek şirkete gitmiştim. Fakat içeri girmeden sanki üzerimde Jared'in bakışlarını hissetmiş gibi geri dönmüştüm. Ölümcül bakışlarını. Ve biraz da tedirgin olmuştum, dikkat falan dağıtmak istemiyordum. İşlerine engel olmayı hiç istemiyorum.

Sonuç olarak yine aynı noktadaydım. Odamda, masanın başında, kitap okumaya çalışıyordum. Bu zamana kadar bir sürü kitap bitirmiştim, ancak hiç biri hakkında ufacık bir bilgim yoktu. Aklımı veremiyordum. Ve durum gittikçe kötüleşiyordu, beynim bana artık Ejder'i özlediğimi falan söylüyordu.

Hepten kafayı sıyırmaya başlamıştım.

"Asmi!" diye bağıran Rümeysa'nın sesini duyunca irkilerek gerçekliğe döndüm. "Kapıda seni görmek isteyen biri var!"

Kalbim heyecanla kasıldı. Ejder olabilir miydi? Ardından aklıma gelen düşünceyle yüzümü astım. Rümeysa o zaman kesinlikle kocan geldi derdi. Jared olsa muhakkak çığlığı basar ve kapıyı şiddetle kapatırdı.

O zaman kimdi?

Merakla yerimden kalkıp, odadan çıktım. Kapıya doğru yürürken, Rümeysa dudaklarını oynatarak şu cümleyi söyledi: "Çok yakışıklı."

Merakım biraz daha artarken kapıda gördüğüm kişiyle bir anlık felç geçirir gibi oldum.

Kapıda ki işi Ejder'in ikiziydi. Yasemin gibi olan Yağız Emin.

Kapıyı azıcık bir aralık kalana kadar örttükten sonra, "Burada ne işin var?" diye sordum.

"Beni gördüğüne mutlu olmamış gibisin," Durdu ve güldü. "Yenge."

"Burada ne işin olduğunu sordum?"

"Seni götürmeye geldim. Ejder'den sonra bu durgun hayattan sıkılmadın mı? Ben gittikten iki sonra kapıları tekmeleyerek geri gelirsin sanıyordum."

K--Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin