6.Bölüm

11K 925 148
                                    

"KRİZ"

Asansör yukarıya çıkma süresi içerisinde içime dolan heyecanı ancak bastırabilmiştim. Kapı açıldığında adımımı atar atmaz ayağımın altında gelen çıtırtı sesiyle kafamı yere eğdim, ilk önce önümde duran cam kırıklarını daha sonra ise bütün zeminin camlarla kaplı olduğunu fark ettim. Kafamı kaldırdığım da ise beni karşılayan manzara olduğum yerde donmamı sağlamaya yetmişti.

Her yerin altı üstüne getirilmişti. Camlar, yere fırlatılmış laptop ve daha nicesi. Laboratuvar tamamen laboratuvarlıktan çıkmıştı.

Arkamda birinin varlığını hissettiğimde vücudumu bir ürperti kapladı, bir saldırıya hazırlıklı olmalıymışım gibi düşünmüştüm ancak gelen Barlas'dı. İçerinin dağınıklığını fark ettiğinde gözleri kocaman açıldı. Onun da benim gibi söyleyecek bir şeyi yoktu.

Biri mi gelmişti? Korkuyla titredim, bunun başka herhangi bir açıklaması olamazdı.

"Jared," diye fısıldadı Barlas. Daha sonra yanımdan hızlı geçip, laboratuvardan çıktı. Bende hemen peşine takıldım. Salona girdiğimizde Jared'i bütün karışıklığın ortasında dizlerinin üstüne çökmüş olduğunu gördüm. Gözleri kapalıydı ve kendi kendine mırıldanıyordu. Bizim geldiğimizi fark etmemişti, edecek gibi de durmuyordu. 

Böyle bir durumda ne yapılacağı hakkında bir düşünceye sahip olmadığım için Barlas'a döndüm. O ise çoktan harekete geçmiş, titreyen elleriyle bir şeyler hazırlamaya başlamıştı. Terler alnından süzülüyordu ve bedeni kasılmıştı. İfadesi her şeyini kaybetmiş bir adamın ifadesiyle neredeyse bire bir aynıydı.

Endişeli. Korku dolu. Dağılmış ve yıpranmış.

Sonunda uğraştığı şey bittiğinde Jared'e doğru yürüdü. Tam karşısına dizinin üstüne çöktüğünde, hatta elinde tuttuğu iğneyi koluna batırdığında bile Jared'de herhangi bir tepki yoktu. Ancak iğneyi çekince hiç beklenmedik bir anda Jared, onu sertçe itti ve camların üzerine düşmesini seyretti. 

Çığlığım benden izinsiz ağzımdan çıktığında bana doğru döndü. Gözlerinde ki bakış öylesine ruhsuzdu ki nefesim boğazıma tıkandı. Ölmüş bir insanın gözlerini andırıyordu. 

Bir adım geriye doğru gittim. Yaşama dair hiçbir iz yoktu. 

Gözleri kapanıp, aniden olduğu yere yığılırken bakışlarını benden bir saniye olsun ayırmadı.  O bakış dünyamı sanki yerle bir etmişti, yer ayaklarımın altında akıp gitmiş gibi hissediyor olmama rağmen şu an hiç olmadığı kadar sert basıyordum zemine.

Artık emindim. Bu bakıştan sonra onun iyileşme ihtimali tamamen sıfırlanmıştı beynimde. Jared, dönüşü olmayan bir yoldaydı.

"Kriz," dediğini işittim Barlas'ın. "Kriz geçirmiş. Onu neyin etkilediğini bulmam gerekiyor."

Bakışlarımın sonunda ona döndüğünde üstünde gördüğüm kan endişemi alevlendirmişti.

"Üzerin..." dedim ve koşarak yanına gittim. Vücudunu yoklarken ne yaptığımı fark edemiyordum, tek amacım akan kanın kaynağını bulmaktı ve bir kaç saniye sonra kolunda dev bir çizikle karşı karşıya kalmıştım. Derinliğini anlayamayacak kadar kafam bulanıktı ancak dirsek altından başlayan çizgi küçük dilimi yutmama neden olacaktı.

"Sorun değil," dese de acıdan sesi boğuklaşmıştı.

"Derin mi?" diye sordum. Kendimi inanılmaz derece sıkıyordum. Şu an ağlamanın ne yeriydi, ne de zamanıydı.

"Değil."

"Ben pansuman yapacağım. Malzemeler nerede?"

"Ben ilgile..."

K--Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin