Bölüm 28. Güvendiğim dağlara karlar yağmış

4.5K 264 34
                                    

{ Keyifli okumalaar

{ Yazım hatalarım için özür dilerim..

{ Yorumlarınızı bekliyor olacağım;)

------------------------

Gözlerimi açtığımda koltukta uzanıyordum. Burnuma güzel yemek kokuları geliyordu. Uzun zaman olmuştu güzel yemek kokularının burnumda tütmeleri. Koltuktan doğruldum. Üstümdeki örtüyü üzerimden çekip ayağa kalktım. Sahi? Nereden geliyordu bu koku? Kokunun geldiği yönü takip ettim. Mutfak burasıdır galiba. Kapıyı açıp içeri baktım. Evet mutfak burasıydı. İçeri geçip yemek yapan Ahu'ya baktım. Tüm dikkatini yemeğe vermişti arkadaşım. Onu rahatsız etmekten vazgeçip mutfağı inceledim. Kırmızı bir amerikan mutfağına sahiptik. Şimdilik?

"Ahu? Sen yemek yapmayı bilirmiydin?"

Meyvelerin arasından yeşil bir elma aldım elime. Ahu arkasını dönüp bana baktı. Kaşlarını çattı

"Elma yeme! Yemek yapıyoruz kızım!"

Elmayı yerine koyup dudaklarımı büzdüm. Yanına gidip tencerelerin kapaklarını açtım

"Ne çorbası bu?"

Gülümsedi

"Mercimek çorbası kanka"

Tencerenin kapağını kapatıp diğer tencereyi açtım. Bir yandan Ahu'yu dinliyordum bir yandanda yaptığı yemeklere bakıyordum. Nefis gözüküyorlar!

"Sen uyurken sıkıldım. Aşağı inip Ilgaz'dan yemek almasını rica ettim. Fırında patates köfte var ve şu tencerede.."

Açtığım tencereyi işaret etti

"Yemeklerin olmazsa olmazı pilav"

Dedi kahkaha atarak.

"Nereden öğrendin yemek yapmayı?"

Barın üstünde duran telefonunu işaret etti

"Yemek siteleri sağolsun"

"Bak sen. Çok şanslıyım aslında. Yemek yapmayı bilen bir arkadaşım var"

"Öyle öyle. Hadi sofrayı kur. Aşağadakilere yemek götürsekmi?"

Aslında fena olmazdı. Sonuçta onlarda yorulmuşlardı

"Yolliyalım. Sen koy küçük tencerelere. Tabi varsa.. Ben götürürüm aşağa"

Başıyla onaylayıp dolaptan küçük tencereler çıkardı. İçine dikkatle yemekleri koyup tencereleri elime verdi.

"Dikkat et kanka sicaklar"

Elime aldım. Aldığım anda elimi yaktım çünki okadar sakarımki alttan tuttum. Tencereyi bara koyup elimi hemen soğuk suyun altına koydum.

"Ah yandım! Aah Ahuuu"

Soğuk su iyice derimi yakıyordu. Elimi yaktım resmen!

"Tam sakarsın. Tamam, tamam ben götürürüm. Çokmu acıyor?"

Gözlerimi kısıp Ahu'ya dönüp baktım.

"Yok keyfimden! Herhalde acıyor. Hadi git bırak şu tencereyi gördükçe sinirleniyorum!"

Kahkaha atıp tencereyi eline aldı. Masada duran kutularıda alıp aşağı inmek için yol aldı. Bende suyu kapatıp elimi kuruladım. Elime baktım. Kızarmıştı. Daha doğrusu kıp kırmızı olmuştu elim. Nefesimi dişarı verip dolapları açıp baktım. İki tane tabak çıkarıp masaya koydum. Çatallar, kaşıklar ve bıcaklar derken sofra hazırdı. Bardaklara su doldurup masaya koydum. Fırından yemeği çıkarıp altlığın üstüne koydum. Tabaklara çorbaları koydum. O sırada zil sesi çaldı. Ahu gelmiştir kesin. Kapıyı açmak için mutfaktan çıktım. Kapıyı açtım. Ahu içeri girdi.

Yetimhane Güzeli (ISLÂMI)Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ