Bölüm 13

734 69 75
                                    

Medya - Luhan-Medals (aslında sözleri bakımından bölüme uygun olmasa bile müzik olarak uygun olduğunu düşündüğüm için ekledim. Son kısım hariç italik yazılan yerler geçmişe aittir.)

Hayvani bedensel arzu kolaydır. Ama aynı zamanda şefkat de içeren arzu zaman ister. Arzunun alevini duyumsamadan önce aşk ülkesinin tamamını aşmak gerekir. Acaba insan sevdiğini başlangıçta bu yüzden mi bu kadar zor arzular?

Albert Camus

Mektup ellerimden kayıp yatak örtüsü ile buluştuğunda, beynimin mantıklı hiçbir yanı kalmamış, içinde bulunduğum bu durum yorum yapma faaliyetimi kapatmıştı. Nerdeydim? Neden bu haldeydim ve en önemlisi kimdim? Kimdim ve neden istemediğim olayların başkahramanı olmuştum? Kimdim, kime ne kötülük yapmıştım ki şimdi aklımı kaybetmenin kıyısındayken gerçek olduğunu sandığım çürük bir dala tutunuyordum? Gerçeğin ne olduğunu defalarca kez sormuştum kendime ve her defasında bir cevap bularak bu durumdan sıyrılmıştım. İlk defa verecek bir cevabım yoktu ve ilk defa varlığımın bile gerçek olmadığını düşünmeye başlamıştım.

Yataktan fırlayıp yere kapaklandığımda, bacaklarımın beni taşıyamayacak kadar titrediğini fark ettim. Salt bacaklarım da değil. Tüm vücudum, gelecek büyük depremi haber vermek ister gibi zangır zangır titriyordu. Ayağa kalkmamın güç olduğunu anladığımda, sürünmeye çalıştım. Ellerim kapı kirşlerini sıkıca tutup bedenimi ileri doğru iterken belli belirsiz görüntülerin ve seslerin zihnime doluşunu engelleyemiyordum. Bunlar bana mı aitti, yoksa gerçek dışı mıydı?

"SEHUN!"

Bir meleğin, melek olmaktan vazgeçişinin ilk çığlığını duyduğumda, on beş yaşındaydım. Bir az önce yabancı bir adamın kolları arasında gözyaşı dökmüştüm ve o kişi geri dönmemi söylemişti. Geri dönmeli ve meleğimin beni sarmasına izin vermeliydim.

Geri döndüm ama meleğim yoktu. Luhan vardı.

"H-hyung?" Titreyen sesime mi çok kızmıştı yoksa eve bu kadar geç dönmememi bilmiyordum. Aklım başımda değildi ama o da kendinde gibi durmuyordu. Yavaş adımlarla yanıma yaklaşırken geriye doğru ilerliyordum. "Nerelerdeydin, Sehun? Ben, ailemizi geri getirmeye çalışırken nerelerdeydin?"

Sesi sakin çıkmasına rağmen gözlerindeki öfke ne kadar kızgın olduğunun kanıtıydı. Luhan, bana daha önce hiç kızmamıştı. Üzerime gelmeye devam ederken sırtım duvarın soğuk yüzü ile buluşmuştu. Duvar boyunca kayıp kaçabilecek bir alan ararken çoktan kıstırılmıştım. Solgun yüzüme, yaşlı gözlerime tepeden bakıp parmak uçlarını boynuma doladı. "Ben ailemizin geri dönmesi için ölümle yarışırken SEN S*İKTİĞİMİN KOLYESİNİ ALMAK İÇİN Mİ KAÇTIN?"

Parmakları, demir zinciri sarıp hızla çektiğinde, boynumdan akan sıcak sıvının kaynağı olan kesik canımı yakmış olabilirdi, ama hiçbir acı abimin bana böyle davranması kadar can yakıcı değildi.

Gözyaşlarım, boynumdaki kanla karışıp beyaz zemine düştüğünde, Luhan bir uykudan uyanır gibi sıçradı. Koyu renk gözleri, eski haline dönerken boynumdaki kanı görmesiyle kocaman olmuştu. Elindekini bir köşeye fırlatıp sıkıca bana sarıldığında, "Özür dilerim, Hun-ah. Özür dilerim. Ne yaptım ben?" diye mırıldanıyordu.

Kollarımı ona dolayıp yere çökerken bilincim kayboluyordu.

Tırabzanlara tutunup alt kata inmeye çalışırken bana ait olup olmadığını bile bilmediğim bu anının, beynime yerleşmesine izin vermiştim. Gözlerimi son kez üst kata yönelttiğimde, bodruma inen merdivenlere ulaşmıştım ve başka bir anı çığlık atarak üzerime geliyordu.

Seeking For √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin