Bölüm 5

879 85 73
                                    

Multimedia - Sehun&Suho / Death Parade - Moonlit Night

Geç kalınmış gibi değil de, artık gerek kalmamış gibi.

Franz Kafka

"Acılarını söyleyebilen insanlara değil, söyleyemeyenlere üzülüyorum. Çünkü onlar acıları içlerinde yaşamayı seçerler."

Başım, onun her nefes alış-verişinde inip kalkan göğsüne uyum sağlamak için inip kalkarken kulaklarım bir ritim tutturmuş kalp atışlarında kalmıştı. Gözlerim, yarı kapalı onu dinliyorken rüyada mıyım yoksa her şey gerçek mi emin olamıyordum. Saçlarımda gezinen soğuk eller, vücuduma bir sıcaklık yayılmasına neden oluyordu.

Eğer bu bir rüyaysa, uyanmak istemiyordum. Şu an da, tanımadığım yabancı bir adamın kollarında kalmak ve soğuk ellerinin saçımda dolaşmasını hatta orada takılı kalmasını istiyordum.

"Senin acını görebiliyorum. Sana yardım etmek istiyorum. Bana yardım edebilecek tek kişi sensin, biliyorum."

Yumuşak, farklı bir tınısı olan ses tonu kulaklarımdan içeri süzülüp anahtarını hiçliğe fırlattığım sandığın kapağını açmaya çalışıyordu. Etrafımı saran bu mükemmel duygunun ben izin vermesem de sandığı açacağını hissediyordum.

Göğsü üzerinde duran elimi soğuk eli ile tuttuğunda ona biraz daha sokulmuştum. Parfüm kullanmıyor olmalıydı. Farklı bir kokusu yoktu ama erkeksi kokusunun ardındaki toprak kokusunu algılamıştım. Islak toprak gibi kokuyordu, evet ama rahatsız etmiyordu.

"Kim?" diye fısıldadı.

İçimde karşı koyamadığım bir duygu vardı ve ben teslim olmak istiyordum. Başımı onun yüzünü görebilmek için kaldırdığımda, o da başını bana doğru eğmişti. Gözlerle konuşabilmek mümkünse eğer, her şeyi söylemiştim.

Onunla o kadar yakındık ki bu yakınlık beni sarhoş edecek diye korkuyordum. Sağ kolu başımın altında duruyorken vücudumu ondan çektim ve karanlıkta görünmeyen tavanı izledim. Hâlâ bana bakıyordu.

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldığımda, ağzımdan çıkan o tek kelime, sandığı paramparça etmişti.

"Luhan..."

Ve gizlemeye çalıştığım ne varsa havaya savruldu. Bir bombanın ardından havaya uçuşan ne varsa, büyük-küçük, ince-kalın, belli-belirsiz... her şey gökyüzüne doğru havalandı, nefesimi kesen bir toz bulutuyla.

Sonra yere düşmelerini bekledim.

Üzerime düşmelerini ve onca birikmişlik içinde can vermeyi-

-ama olmadı.

Soğuk parmak uçları göz kapaklarımın üzerinde hafif bir baskı oluştururken parçaların usulca yere konduğunu hissettim.

"... abim."

Çılgınlar gibi atan kalp sesim ve hızlanmış nefeslerim dışında başka bir ses yoktu, odada. Suho'nun bana döndüğünü hissettim. Parmak uçları hâlâ göz kapaklarımdaydı ve gözlerimi açmadan devam ettim. "Geçen sene onu... kaybettim."

Soğukluk, sıcacık tenimde buhar olmuş olabilirdi, yanıyordum. "Bir kavgada öldürüldü."

Burun çizgim boyunca ilerleyen parmağı dudağımın üstündeki çukurda oyalanmıştı. Dudaklarım yeni bir cümle için açılırken parmağı dudak çizgim boyunca gezindi ve yarı aralık dişlerime dokundu.

Seeking For √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin