Bölüm 4

1K 90 65
                                    

Multimedia Suho / Bölüm şarkısı-Say Something I'm giving up on you.

Şarkıları dinlemeniz bölümü okurken hislerinizin güçlenmesini sağlayacaktır. Bilgisayardan girenler için Multmedia'ya şarkıyı koyuyorum. Mobilciler için de hikayeye ekleyeceğim.

İyi okumalar ve bol yorumlar...

En büyük acı, başkaları ile paylaşmaya cesaret edemediğin acıdır.

Bukowski

Siyah.

Hayatım tümüyle siyah.

Soğuk.

Bir ejderhaya sarılsam bile asla ısınamayacağım.

Çünkü sıcaklık dolu o gözleri kaybettim. Ejderha da kaybetti.

Bu yüzden Ejderha'nın ateşi söndü. Benim ruhum öldü.

O, ateşi tekrar benimle yakmak istiyor.

Peki, ben öleni diriltebilir miyim?

Hayır...

Ellerim hâlâ Kris'in belindeyken gözkapaklarım güneş ışığının saldırısına maruz kalmıştı. Kıpırdanıp yüzümü sarıldığım sırta daha çok gömdüm. Biraz daha uyumak istiyordum. Biraz daha o mutlu rüyayı görmeliydim. Gerçek hayatta asla sahip olamayacağım sıcaklığı biraz da olsun hissetmeliydim.

Belindeki tutuşum sıkılaşınca Kris, kıpırdandı. Kocaman elleri, ellerimin üzerine kapanırken kafasını geriye attı. Belindeki kollarımı yadırgamamış olacak ki bacaklarını uzatıp esnerken mırıldanmıştı. Tümüyle huzurlu bir uyku geçirdiğini anlamak mümkündü. Bir kaç saattir uyuyor olsam da ben de oldukça huzurlu bir uyku çekmiştim. Gülümsedim.

Gülümsedim mi?

Belki de rüyamdaki sıcaklık kollarıma taşınmıştır, ha?

Belki de Kris'e saçma gelen ama hayatımın merkezi haline getirdiğim itme politikamdan vazgeçmeliydim.

Mutlu olmama izin verir misin, hyung?

Aslında böyle düşünmem mantıksızdı. Çünkü ne zaman mutlu olmak için kendime izin versem ardından mutsuz oluyordum ve bu beni dibe daha çok çekiyordu. Şimdi de böyle olmuştu.

Kris, huzurla iç çekip kollarımın arasında bana doğru dönerken hâlâ kapalı olan gözlerini açmamıştı. Tümüyle uyanmış sayılmazdı. Başım çenesi ile boynu arasındaki bölgede duruyordu ve yüzünü görmek için kendimi çekmek zorunda kalmıştım. Yüzünde mutlu bir gülümseme vardı. Bu yüzden tüm bedeni bana döndüğünde, ellerimi saçlarına doğru uzatıp adını fısıldadım. "Kris..."

Sehun, demesi gerekirdi, değil mi?

Hayır.

"Luhan..." dedi. Kapalı gözlerinin ardından, bir ninni gibi söylediği isim, diğerinin ismiydi.

Kanım damarlarımda akmayı bırakırken nasıl olduğunu anlamadığım bir hızla kendimi yerde, yatağa sırtımı vermiş bir halde buldum. İki elim ağzımı sıkı sıkı örterken gözyaşlarım elime damlıyordu. Göğsüm körük misali hızla inip kalkıyordu. Kris'in eli saçıma dokunduğunda, ürkerek geri çekildim. Ellerimden destek alarak yarı uzanmış bir şekilde ona baktım.

Neden mutlu olmama izin vermiyorsun?

Buraya, bu yatağa, bu adamın yanına ait olamazdım. Buna hakkım yoktu. En başından beri her şeyin bir sahibi vardı. Sahip gitse bile anıları kalmaya devam edecekti. Anıların üzerine yeni anılar inşa edemezdim ve zaten bunu istemiyordum. Bu konuda bencildim, biliyorum. İstesem, başkasının temelini oluşturduğu binaya katlar ekleyebilir, istediğim gibi döşeyebilirdim ama bu ne kadar mümkündü? İğreti durmayacak mıydı? Bana ait bir hıçkırığın kaçmasına engel olamamıştım.

Seeking For √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin