-21-

10.1K 623 101
                                    

Medya: Buğra Gencer

EZRA

"Geçen gün gittik annemle. Astım dediler işte. Öyle, ilaç falan. Arada öksürüyorum o kadar. Mühim bir şey değil."

En yakın arkadaşımın, hatta kardeşimin hasta olması elbette beni üzmüştü. Ama bunu ona yansıtıp onu daha da üzmek yerine sevindirmek bana daha mantıklı gelirdi. Hep öyle yapardım.

"Ya benim aslanım astım olsa n'olurmuş! Heheeey! Hastalık da Allah'tan. Hem Allah sevdiği kullarına daha çok musibet verirmiş. Ki, kendisine olan sevgilerini gösterebilsinler diye. Hem düşünsene, her öksürüğünde 'Allah'ım yardım et' desen, ohoo gelsin sevaplar." deyip sırıttım ve ona sarıldım. Sarılışıma karşılık verdi kıkırdarken.

Durdum ve, ona bir şey olma ihtimalini düşündüm. Sonra, düşünceyi olduğu gibi geri bıraktım. Kendimi zorlamak ve birnevi kendimi helak etmek istemiyordum. Rabbim, omzuma taşıyamayacağım yük yüklemezdi. Ve onun izniyle, en değerlimin hep yanımda olacağına inanıyordum.

"Ee şimdi size mi gidiyoruz, bize mi?" diye sorduğumda sağ kolumu beline sarmıştım. Otobüs durağına doğru yürüyorduk.

"Bilmem, sen nasıl istersen." dediğinde "Bize gidelim. Hem, film gecesi falan yaparız, ha?" dedim. Kafasını aşağı yukarı sallarken gülüyordu.

"Ayy, İnception izleyelim mi? DiCaprio başrol o filmde." dediğinde ona küçümseyici bakışlarımı yolladım.

"Hey yavrum hey! Sen giderken biz dönüyorduk. O filmi iki kere seyrettim." dediğimde bana gözünün yanıyla bakıp kafasını çevirdi. Sözümü tamamladım:

"Ama üçüncüsüne de 'hayır' demem."

×××

"Sonra da kaçtık, geldik işte." diye yarım saatlik olay aktarımını sonlandırdı Selin.

Hazar pür dikkat dinlemişti ve kahkaha atıyordu. Ben mutfakta yemek hazırlarken, onlar da kenardaki masada konuşuyorlardı.

"Bende numarası var Buğra Abi'nin. Ben ona uygun bir dille anlatırım, tasalanmayın." dedi Hazar. Ya Buğra'nın numarası bu kızda ne geziyor?

Neyse canım, sakinim. Sakinim ben. Yani banane ki hem. Ortada daha büyük bir sorun var!

Elimdeki bıçağı havaya kaldırıp onlara doğru tuttum. Sakin falan değilmişim.

"Ya kızım siz manyak mısınız? Ne diyeceksin çocukcağıza: 'Yi biz sini Ezra'nın sizlisi diyi tinittik. Sin gidip Emre'den diyik yir misin?' mi diyeceksin? Ay saçmalığa bak! Kapayın çenenizi, oturun oturduğunuz yerde!"

"Ya ama öyle olursa da Emre Buğra hakkında saçma sapan düşünecek. Hem ayrıca Buğra'nın dayak yemeyeceğini sen de biliyorsun." dedi Selin.

"Ulan düşünürse düşünsün! O kötü düşünse kaç yazar? Ortadaki saçmalığa bir tek ben mi karşıyım ya?" dediğimde kafalarını aşağı yukarı salladılar. Sinirle elimdeki bıçağı, üzerinde domates doğradığım tahtaya sapladım ve yanlarına gidip üçüncü sandalyeye oturdum. Selin konuşmaya başladı.

"Ya Buğra hakkında dedikodu falan yayarsa? O okulda Ali Hoca var. Buğra'nın abisi hani, bilmem farkında mısın?" dediğinde ufaktan tırsmıştım. Aslında, Buğra'ya bunları anlatabilirdik. Hayır hayır, anlatabilirlerdi. Ben bu işe karışmayacaktım. Hem Buğra öğrenirse, gidip Emre'ye böyle bir şey olmadığını söyleyebilirdi. Nasılsa o an sadece Emre'den kurtulmak için söylenen bir yalandı.

"İyi, Hazar anlatsın." dedim. Hazar da Selin de sevinçle ellerini çırparlarken, işaret parmağımı öne doğru uzatarak konuştum.

"Hazar, gidip Emre'yle kavga etmesini değil, her şeyin yalandan ibaret olduğunu söylemesini isteyeceksin. Başka çıkar yolu yok. Saçma sapan bir sebep yüzünden daha doğru düzgün tanımadığım biriyle sözlü rolü yapamam ben, o kadar." deyip masadan kalktım ve tekrar işimin başına döndüm.

KuleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin