-6-

16.2K 816 39
                                    

Medya: Ali Gencer

EZRA

"Neden yapıyorum biliyor musun?... Neden sürekli karşına çıkıyorum? Neden seninle konuşmaya çalışıyorum? Neden göz göze gelmeyi bu kadar istiyorum?... Neden seni her gördüğümde kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyor?... Neden kalbime göre hareket ediyorum? Şu an senin elini neden tutuyorum? Ya da tutmaya çalışıyorum?...Peki neden senin karşındaki eve taşınıyorum?" dedi endişeli gibi, bir o kadar kararsız, heyecan ve merak okuyabildiğim sesiyle.

Kurtulmaya çalışıyordum şu an bulunduğum durumun içerisinden. Yanımdaydı işte şeytan. Şu halimizi bile bana beğendirmeye çalışıyordu. Nefsim boş durur mu? Zorluyordu rengini dahi bilmediğim yuvarlaklara baktırmak için gözlerimi.

Gözlerim bunu yapmıyordu. Şu an için yaptığı tek şey ellerimi sımsıkı tutan kocaman ellere bakmak ve yanaklarımı yaşlarıyla ıslatmaktı.

Bağırıyordum içimden 'Neden? Neden söyle artık! Sen de kurtul ben de kurtulayım! Bırak artık beni! İzin ver eve gidince yastığıma akıtacağım hüzün yağmurlamın hesabını yapayım! Çık hayatımdan! Çık ki daha öncesinin tevbesini etmeden, yeni bir günah girmesin hayatıma!'

Ben Ezra Sağlam: Asla bunları söyleyecek bir cesaret kırıntısını bulundurmazdım içimde. Zaten tahmin ettiğim gibi olmuştu. Diyememiştim. İçimdekiyle savaşmaktan başka bir şey yapmıyordum ki. Yapamıyordum.

Affet Allah'ım. Kurtulamıyorum ki, elimde değil. Güç ver.

Onun benden istediği, gözlerine bakmamdı! Olmazdı işte! Olmazdı! Ben Müslüman'sam, sadece kimliğimde Müslüman olmayacaktım! Literatüre dökmek, boynumun borcuydu. Basit olamazdım ki.

Ben Hafsa Sağlam'ın kızıydım. Yüzünü bir kere bile görmediğim, ama fotoğrafını yanıbaşımdan asla ayırmadığım, en aptal zamanlarda kendi kendimi onun katili olmakla suçladığım Hafsa Sağlam'ın kızıydım!

Evet, aynen öyle. Kendimi annemin katili olmakla suçlardım. Ama suçlarm işte. Bilgilendikçe vazgeçmiştim bu aptal fikirden. Kadere iman etmiştim ben. Benim yüzümden ölmemişti annem. Sadece zamanı gelmişti. Ömrü tükenmişti. Ben hayata gelirken, o bu hayata veda etmişti. Doğduğum an ağladığımda, belki de beni kollarına bırakacakları bir annem kalmamıştı benim. Ama bu benim imtihanımdı. Ve ben bunun farkındaydım. Elhamdülillah.

Ben çevremdekilerin anlattıklarıyla tanıyordum annemi. O, mükemmeldi. O kadar övgüyü hakediyorsa, kafamda tam bir melek olabilirdi. Benim meleğim. "Sen doğmadan önce planlar yapmaya başlamıştı. İslama en uygun şekilde yetiştirecekti seni. " demişti babam onun için. Ben onun kızıysam, ben Ezra Sağlam'sam annemin hayallerini boşa çıkarmayacaktım.

Ani bir kararla burnumu çektim. Son kez çırpındım ellerinde. Daha da sıktı. Kaç dakika olmuştu bilmiyordum. Ama ard arda kendi kendine sorularını sıraladıktan sonra susmuştu.

Gözlerimi gökyüzüne kaldırıp yeniden gelmeye çalışan hain göz yaşlarını geri gönderdim. Kafamı tekrar indirdiğimde çenesine kilitlendim. Aramızdaki mesafe çok...azdı. Rabbim yardım et.

Aniden içime dolan büyük öfke ve nefretle bağırmaya başladım.

"Merak etmiyorum! Senin neyi neden yaptığın umrumda değil! Beni rahat bırak! Senin yüzünden günaha girdiğim farkında mısın? Bırak beni artık. Ellerini çek ellerimden. Ben rahat birisi değilim. Ben Müslüman'ım anlıyor musun? Müslüman'a yakışmaz rahatlık."

Kafamı kaldırıp baktığımda dolmuş gözler beklemiyordum. Aniden gözlerimi yere indirdim. Kafamı iyice yere çevirdim. Sanki boynumu içime gömmek ister gibi.

KuleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin