-17-

12.1K 616 125
                                    

Medya: Buğra Gencer

BUĞRA:

"Kalbi aşk geçirmez, yarası zırhlıdır. Gülüşünde bir şey var, hep içime dokunur. Bir derdi var, her halinden belli. Anlatmıyor an-"

"Aaaeeeeaaa!" Oha! O nasıl çığlık be?

"N'oluyor ya?!"

"Senin ne işin var be burada?!"

Cazgır Hazar'ın cırtlak sesiyle baş parmağımı damağıma dayayıp kafamı geriye doğru attım. O nasıl bir sesti ya?

"Eve gidiyordum ben." dediğimde dağılmış saçlarıyla ve şişmiş gözleriyle sinirli bir şekilde bana bakıyordu.

"Ya ne bakıyorsun kızım? Evinize hırsız girmişti." dediğimde ağzımı kırmak istedim. Yalana doğru kıvrılmaya giderken konuştum.

"Girmişti. Girdiğini mişti. Girmişti sanmıştı. Ezra eve hırsız girdiğini sanmıştı. Öyle sanınca da telefonunun şarjı da bitince de balkondan bana seslendi de ben öyle geldim yani." dedikten hemen sonra yavaşça yutkundum.

"Ne?" Bunu o kadar moron gibi söylemişti ki! Artık kahkahalarımı tutmayı ne zaman bırakabilecektim?

"Kediymiş kedi. Haydi görüşürüz." deyip arkamı döndüm ve kapıya doğru yürüdüm. Arkamda kafası gözüme soru işareti gibi görünen bir Hazar bırakarak.

EZRA:

Alarm çaldığında kafamı yastıktan kaldırmadan elimi komodinin üzerinde gezdirdim ve telefonumu buldum. Elime alıp alarmı susturduktan bir dakika sonra kafamı kaldırdım ve tokamın kenarından fıncıyıp yüzüme gözüme yapışan saç tellerimi yüzümden çektim.

Yatakta oturur hale geldikten sonra bir titreme geldi. Vücudum iki saniye titredikten sonra avcumu gözüme bastırdım ve kafamı iki yana salladım. Aklıma gelen bir isim vardı: Buğra. Ah, daha yeni uyandım nereye geliyorsun insafsız!

Her neyse dünü bugün düşünmeyecektim. Bunu istemiyordum. Okula gidecektim ve bunu başka zaman da pekâlâ düşünebilirdim.

×××××

Tüm ihtiyaçlarımı giderdikten sonra siyah ve bol feracemi üzerime geçirdim. Koyu yeşil eşarbımı çekmeceden alıp başıma güzelce iğneledim. İçine ihtiyaçlarımı ve bir tane defteri koyduğum çantamı tek omzuma asarak merdivenden indim.

Hazar ortalarda görünmüyordu. Bu iyiydi. Onu görmeden gitsem iyi olacaktı. Çünkü-

"Ezra Abla?" Bu seslenişten sonra kendime diyebileceğim tek şey vardı: ŞOM.

"Ha gülüm?" deyip arkamı döndüm. Yüzünü buruşturmuştu. Ona hitabımdan dolayı olmalıydı. Oysa ben gülüm kelimesini çok severdim. Siz sevmez misiniz? Hiç de bile, kıro falan değil. Tamam birazcık olabilir ama, değil işte!

"Dün Buğra Abi bizim evde ne geziyordu?"

"Kim?" deyip sustum. Tek kaşını kaldırdı. "Buğra mı?" dediğimde diğer kaşını da kaldırdı. "Bizim evde mi?"
Sıkıldığını belli edercesine gözlerini büyüttü. Oysa ben zaman kazanmaya çalışıyordum. "Burada mı yani?" deyip sustum ve Hmmlamaya başladım. Nefes alış-verişim sıklaşmıştı. Ama ben yalan söylemek istemiyordum ki!

İstemiyorsam, söylemezdim.

Olanları beş dakikalık bir özet geçtiğimde kaşlarını kaldırmıştı.

"Hadi, okula gitmiyor musun?" dediğimde "Saçımı yapıp gideceğim." dedi.

Kafamı salladım ve kapıya yöneldim. Gri vanslarımı giydikten sonra kapıyı açtım ve iki basamaklık merdiveni indim. Sola dönmüştüm ki gördüğüm şeyle Hiiih leyip iki adım geri sıçradım. Birkaç saniyelik şokumu derin nefesler alarak geçiştirdikten sonra kafamı eğerek yüzüne baktım.

KuleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin