4.Bölüm

19.1K 1K 124
                                    

EZRA :

Allah'tan sabır diliyordum. Dün mahallede yeterince utandığım yetmiyormuş gibi şimdi kalkıp okuluma, hatta sınıfıma kadar geldiği için utancım katlanarak artmıştı.

Ay hayır, onlar da yetmedi sanırım. Sırama geliyor bu! Kaçıp gitsem mi acaba, ne yapsam? 

Ay kışt be! Ne geliyorsun?

"Bir tek burası boş da.. Oturabilir miyim?" dediğinde kahkaha atasım gelmişti. 

Evet, güzel şaka.

Ama hayır, kibar davranırsam gitme ihtimali, kaba davranırsam gitme ihtimalinden daha fazlaydı. Kibarlaş Ezra! Evet, kibarsın. Sakinsin de.

"Oturmasanız?" dedim. Gayet kibar olduğumu düşünüyorum.

Belki başka boş yer vardır diye hafif doğruldum ama nafile. Bugün tek gelmeyen Selin'di! Ahh Selin, öldüreceğim seni.

Hala yanımda dikilen tipin yeterince kararlı olduğunu anladım ve çantamı oturakla arama koydum. Derin bir Aff çekerken, bu adamın nereden çıktığını düşünüyordum. Koskoca adamsın, ne geziyorsun burada da ders dinliyorsun? Hani bu sıraları falan özledi desem, Allah'ın herhangi bir kulunun ders dinlemeyi özleyeceğini de sanmıyorum.

Ah, neyse. Bir mesafe olsun diye çantamı yatay koymuş ve sırada kayabildiğim kadar kaymıştım. Hemen gelip oturdu. Höst diyesim gelmedi değil hani.

Bana bir şey diyecek olmalı ki bana doğru döndü. Hiç laf dinleyecek halde de değildim. Derse girmeden önce dinleyeceğime karar vermiştim çünkü sınavdan önceki son konuydu.

"Ben Buğra."

Lafın yarısında kalktı sağ eli, benimle tokalaşmak için. Senkronize bir şekilde benim de sinirler kalktı tabi! 

Kafamı ondan tarafa çevirmedim ama birkaç dakika geçmesine rağmen elini indirmemişti. Sinirlenip gözlerimi titrettim ve sinirimi yansıtıp yansıtmadığımı umursamayıp konuştum.

"Ben tokalaşmıyorum."

"Neden?"

"Doğru değil çünkü. Yanıma oturduğunuz yetmiyor gibi bir de elinizi uzatıyorsunuz. Hem neden izin verdiysem oturmanıza? Hatta ben şu an neden size açıklama yapıp gereksiz muhabbete giriyorum?" 

Sinirlenince taramalı tüfek gibi konuşma özelliğimi boğmak istiyordum.

"Bir şey sorabilir miyim?" Sakinim. Tamam. Sakinim.

BUĞRA :

"O kız Ezra mı, yoksa aşktan kafam mı yandı?" 

Şu anda bu harika tesadüfün olma olasılığını hesaplamaya çalışıyordum.

"Ne alaka, sen Ezra'yı nereden tanıyorsun?"

"Ezra senin öğrencin mi?" dedim fısıltıyla, bir yandan da şaşkınlığımı saklamaya çabalayarak. 

"Evet de.. Sen ner-" Sözünü bitirmeye kalmadan tüm sınıf bana bakarken Ezra'nın sırasının yanına gittim.

"Bir tek burası boş da.. Oturabilir miyim?"

"Oturmasanız?" dedi.

Yüzüm düştü. Yanına oturmamı istememişti. Ulan süt gibi çocuğum burada, oturmamı istemen gerekir, surat ifadene bak.

Ümidi kesmiştim ama pes de etmemiştim. O yer verene kadar burada dikilecektim. İnadım da inattı. Yerinden hafifçe kalkıp sağa sola baktı. Hiç boş yer olmadığını fark etmiş olmalı ki koca çantasını boş oturakla kendi arasına koydu ve gözümü kırpsam kaçıracağım bir süre bana baktı. Yani böyle; saliselik. Öldürecekmişcesine.

KuleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin