" Ne söylemişlerdi? "

" Gereksiz şeyler. " dedi.

Konuyu daha fazla uzatmayıp yine sustum. Sinirimi belli etmemeye çalıştım. Kampın sonuna kadar sabretmeliydim. Aksi halde kendi koyduğum kurallara uymamaktan korkuyordum.

Yürümeye devam ederken Barış konuştu.

" Bana ne yaptıracağını hala söylemedin. "

Yüzüme yavaş yavaş pis bir gülümseme yayıldı. Neden böyle birden duygularım değişiyordu anlamıyordum.

" Sabret, " dedim. " Az kaldı. "

Sonrasında mağaraya kadar sessiz bir şekilde yürüdük.

Mağaranın oraya ulaştığımızda önce ben kayalardan aşağı indim. İnerken belim nedensizce biraz ağrımıştı ama sorun olmamıştı. Sonra ise Barış Hayalet'i kucağına alıp indirdi. Ayağındaki sorun geçmişti, sanırım. Bana belli etmiyor da olabilirdi.

Beraber mağaraya girdiğimizde el fenerinin ışığını yaktım ve çarşafta böcek olmadığına emin olduktan sonra ayakkabılarımı çıkarıp bağdaş kurarak oturdum.

Barış da benim karşıma bağdaş kurarak oturduktan sonra yüzüme dik dik baktı.

Ona en şirin gülümsememi, ya da şirin olduğunu sandığım ama maymuna benzeyen gülümsememi, atarak cebimdeki ojeyi çıkardım.

Önce elimdeki şeyı görmek için kaşlarını kaldırdı. Sonra ise gözleri yavaşça büyüdü.

" Asla. " dedi ve ayağa kalkmak için hamle yaptı.

İki elimle omuzlarından tutarak onu durdurdum.

İstese ellerimi itip kalkardı ama kalkmadı.

" Yapman gereken tek şey bana oje sürmek, ne kadar zor olabilir ki? " dedim.

Dışardan normal görünsemde içimden yüz ifadesinin aldığı şekillere kahkahalar atıyordum.

" O şeyi elime bile almam. " dedi.

" Senin sözlerini tutan bir insan olduğunu sanıyordum, gözümdeki konumunu değiştirme. " dedim.

" Umrumda değil. " diye cevapladı.

" Ya hadi Barış, söz vermiştin. " dedim.

" Kılıbık mıyım lan ben? Ne o öyle sevgilisine oje süren erkekler gibi. " dedi.

" Ben senin sevgilin değilim, sen de kılıbık değilsin. Bunu kendi isteğinle değil, benim isteğimle yapıyorsun. " dedim.

" Hala umrumda değil. " dedi. " Ne yaparsan yap, o şeyi elime hayatta almam. "

" Öyle deme Barış, hayatta almayacaksın da nerede alacaksın? " dedim.

Bir an 'ahirette' diyecek gibi baktı ama sonra omuz silkti.

" Hiçbir yerde. "

Ben de Melis' sem, Barış' ı bana oje sürmesi için ikna ederdim.

' Taramalı tüfek taktiği diyorsun yani? ' dedi iç sesim.

'Aynen öyle, ' diyerek onu onayladım.

Uzun zamandır uygulamadığım bu taktik kesinlikle etkili bir yöntemdi.
Hiç susmadan karşımdaki kişiyi ikna etmek için konuşur, ölümüne saçmalardım. Gitmek isteyince gitmesine engel olurdum. Sonuç olarak, ya beni ya da kendisini öldürürdü. Ya da istediğim şeyi yapardı. Öldürmek haram olduğu için şu ana kadar bu taktiği denediğim herkes ikna olmuştu.

DÜŞMAN OKULLAR "YAZ KAMPINDA" Where stories live. Discover now