"Baba! Baba! Baba aç gözlerini!"

Melek nemli gözlerini en az babası kadar çok sevdiği adama çevirdi.

"Cahit amca!" diye haykırdı.

*****

Hastanenin soğuk koridorunda bekliyorlardı. Fatih babasını kaybetme korkusunu yaşarken, cama dokundu.

"Baba lütfen bırakma beni!"

Melek'in nemli gözleri, kalbindeki baba acısı, yalan bir hayatı yaşamaya dayanamayan yüreğiyle oturduğu koltukta çığlığını bastı. Herkes endişe ile ona bakarken, genç kadın kalbinde yaşadığı acıya daha fazla dayanamadı.

"Hayır! Hayır! Hayırrrrrrrr!"

Demir tüm korkularıyla karısına sarıldı. Onu da kaybetme korkusunu yaşarken, gözlerinden bıraktı tüm acı haykırışlarını.

"Sakin ol hayatım. Melek lütfen kendine gel!"

Ama Melek eşini duyamıyordu. Artık tüm yaşadıkları kalbine ve beynine ağır geliyordu. Yaşadığı sinir krizine engel olamazken, koridorda doktorlar koşturdu. Demir büyük çabalarla eşini tutarken, genç kadına sakinleştirici verildi. Melek aldığı ilacın etkisiyle gözlerini kaparken, eşinin o eşsiz sözünü duydu.

"Seni çok seviyorum Melek."

Fatih Melek'in Demir'in kucağında odaya götürülmesine seyirci kaldı. Kaybettiklerine yorgun bir halde bakarken, gözleri koltukta oturmuş ağlayan annesine kaydı. Ve öfke bedeninde can buldu.

"Anne!" diye haykırırken, yaşlı kadının önünde durdu.

"Oğluma ne yaptın? Söyle bana kime verdin?"

Hasret hanım endişe ile oğlunun kendini kaybetmiş haline baktı.

"Söyleyemem. Söz verdim. Geri dönüşü yok!"

"Anne sen beni delirtecek misin? Ne olur söyle oğlum nerede?"

"Yapamam oğlum."

"Öyle mi?"

"Evet!"

"O zaman sende ömrünün sonuna kadar oğlundan ayrı kalmanın acısını yaşayacaksın!"

"Fatih sen ne saçmalıyorsun?"

"Artık ben yokum diyorum! Fatih diye bir oğlun yok! Ve senin o katil dediğin kadın var ya..."

"Eeeee..."

"İşte o..."

Sustu Fatih. Bunu yapabilir miydi? Annesine katil benim diyebilir miydi? Gözlerini kapadı. Melek'in tüm katil damgalarına rağmen annesine ben değil oğlun katil dememesini anımsadı. Ve kalbinde büyük bir pişmanlık duydu. Ve yapacaktı. Annesine bunu söyleyecekti. Mecburdu. Oğlu için bunu yapmalıydı.

"İşte o katil benim!"

"Ne?"

"Zeynep Aslan'ı ben öldürdüm. Melek'in babası da benim yüzümden öldü."

Hasret hanım duyduğu şeyin etkisiyle ağzını kapadı.

"Kes sesini! Yalan söyleme!"

"Yalan değil anne. Ben, oğlun bir katil..."

Yaşlı kadın gözyaşlarını tutamazken, ağzını sağ eliyle sımsıkı kapadı. Nasıl böyle bir şey olduğunu içten içe sorgularken, Melek'e yaptığı haksızlıkları gözden geçirdi. Ve bir daha yıkıldı.

******

İnci iki eli montunun cebinde, adımladı İstanbul'un deniz kıyısında. Geçmiş içten içe yakıyordu canını. Gözlerinde gözyaşları yer bulurken, derin nefesler almaya çalıştı. Hava bulutluydu bugün. Kemiklerini donduracak kadar soğukken, içi yandı bir kez daha. Unutamadı kötü maziyi. Kaybolan umutlarını, onun yüzünden ölen ailesini silemedi yorgun belleği. Sustu bir kez daha ama kalbi avaz avaz haykırdı acısını. Savruldu bir kez daha yorgun bir halde ve hıçkırıklarını tutamadı. Gürkan İnci'nin sadece geçmişini mahvetmemişti. Geleceğini de yok etmiş, umutlarına da son vermişti. Genç kadın defalarca bu hayatta ne yapacağını düşündü. İşsiz, güçsüz, bir başınaydı. Melek ile Neriman onun her şeyi olsa da o bazen yalnızlığını en derinden hissediyordu. Çünkü çocukluğunu, babasına sımsıkı sarılıp, kendini güvende hissettiği zamanları çok özlüyordu.

SIR (ACI AŞK...)Where stories live. Discover now