"Selam." dedim gülerek. "Chartreuse Elixir Vegetal* lütfen."

Libor, çatık kaşlarına inat gülümseyip "Sert, ha? " dedi.

"Bu gece uzun bir gece olacak." dedim, onun hareketlerini izlerken. "Enerjiye ihtiyacım var."

Libor, bilmişçe sırıtıp bardağı önüme itti. "Özel odalar, sanırım."

"Evet."

Suho'dan öğrendiğim kadarıyla Mortem Bar gece 12'den sonra insanların korkmadan eğlenebilecekleri bir mekâna dönüşüyormuş. Eğlenceden kastım, bol içki, çıplak bedenler ve seks. İlk gece geldiğimizde, Suho ile beraber çıktığımız üst kattaki odalar, basit bir konaklama yeri değil. Daha kompleks işler için düzenlenmiş ve bunu bilen çok nadir insan var.

Libor, benim de o iş için geldiğimi düşünüyordu.

"İlk defa mı geliyorsun? Yanlış anlama uzun yıllardır burada çalışıyorum ve seni ilk defa görüyorum. Genelde müşteriler bellidir."

"Oldukça yoğun bir iş programım var. Sürekli uçmak zorundayım. Yarın da Kanada'ya uçacağım ve gitmeden önce eğlenmek için burayı önerdiler. Yani, evet. İlk defa geliyorum." Yüzüme çarpık bir sırıtış ekleyip içkimden bir yudum almış gibi yaptım. Sarhoş olmak istemiyordum.

"Haklısın, dostum. Eğlenmek için en güzel yolu seçmişsin." Elindeki havluyu ölüğüne sıkıştırıp bana yaklaştı. "Eğer istersen, kimi seçeceğin konusunda yardım edebilirim."

"Memnun kalırım."

Libor, bana daha çok yaklaşıp kulağıma eğildi. "Sağ tarafına bak. Kimi beğendin?"

Onun gösterdiği yere baktığımda, kalabalık bir kız grubunun çevreyi süzdüğünü gördüm. İçlerinden birisi ile göz göze gelince gülümsedi.

"Seni beğenmiş olmalı. İsmi Naya."

"Güzel isim." Naya'ya göz kırptım. "Baksana, sen onların üstü falan mısın?"

Libor geri çekilip kahkaha attı. "Elbette! Burası elini kolunu sallayıp kız isteyebileceğin bir yer değil. Onlar benim sorumluluğum altında." Yan taraftan seslenen adama içkisini verip tekrar bana döndü. "İşimi gizli yapmayı severim ama seni beğendim. Yakışıklısın. Kızlarımdan birini seç."

Topluluğa dönüp bakmadan önce Suho'ya göz attım. Parlayan gözleri ile beni izliyordu. Gülümsedi.

"Aslında tercihim esmer ten ama sanırım elinizde yok."

Hayal kırıklığı içinde konuşmuştum. Libor, kızlara bakarken kaşlarını çatmıştı. "Eh, son bir yıldır patron esmer kız istemiyor. Bunun müşteri kaçırdığını söylemem lazım."

"Neden? Kavruk tenlileri sevmiyor mu?" Bardağımla oynayıp meraklı görünmemeye çalışıyordum.

"Ah, hayır. Hepsi Yuri denen kız yüzünden."

Yanlış bir kelime söylemiş gibi dudaklarını kapatan Libor'a baktım. "Yuri mi? Eski sevgilimin ismi."

"İki sene önce burada çalışıyordu."

İç çektim. "O zaman gelmeliymişim."

"O zaman gelsen bile ona dokunamazdın." Bir sır veriyormuş gibi eğildi. "O patronun gözdesiydi."

"Vay be! Gerçekten merak ettim. Gözde olduğuna göre oldukça güzel olmalı."

Libor, gri saçlarını savurarak mırıldandı. "Afetti. Muhteşemdi. Zaten bu yüzden patron onu genelevden kurtarıp buraya getirdi ama o kız ihanet etti."

Yan tarafımda hissettiğim hareketlilik ile odağım kaybolmuştu. Dizimde duran elin sahibine bakmak için döndüğümde, Suho olduğunu fark ettim. Kafasına geçirdiği kapüşon onu gizliyordu.

"Ne yaptı?" Tekrar Libor'a döndüm.

"Teknik olarak bir şey yapmadı. Aşık olduğu adamdan vazgeçemiyordu, hepsi bu."

Elimi saçımdan geçirirken "Ne karışık hikâye!" demiştim, yüksek sesle.

Libor, önemli bir şeyi anlatıyor olduğu için gergin görünüyordu ama Suho'nun da dediği gibi yabancı biri gördüğü bana her şeyi anlatacaktı.

"Yuri şimdi nerede? Patron onu özgür bıraktı ise ben bulmalıyım."

Çapkın sözlerim Libor'u keyiflendirmişti. "Üzgünüm yakışıklı ama o öldü."

Sona yaklaştığımızı hissediyordum. "Tanrım! Yoksa aşığı onu öldürdü mü?"

"Kim öldürdü bilmiyorum. O gece burada içki içiyordu. Yanında farklı bir erkek vardı. Arkadaşı olduğunu söyledi."

Luhan! "K-kim? Yani nasıl biri?"

Kekelediğimi fark etmemişti. "Tanımıyorum ama güzel bir erkekti. Evet, oldukça güzel. Sarı ya da daha koyu saçları vardı."

Suho, avucu altındaki elimi daha sıkı sardı. Luhan'dı!

"Sevgilisi olmasın?" Öyle bir ihtimal olabilir miydi? Aslında en başından ihanet eden Luhan, olabilir miydi? Bu yüzden Kris'i kolayca affetmiş ama beni-

"Değildi." dedi Libor, iç sesimi susturarak. Özür dilerim, hyung. "Ne kadar doğru, bilemem ama şu ünlü Çinli futbolcu Zhang Yixing'ten bahsedip duruyordu. Onun olmasından şüphe ediyordum." Bitmemiş içkimi alıp tazeledi. "Artık önemi yok, gerçi."

Uzattığı bardaktan büyük bir yudum aldım. Gözlerim yanıyordu.

"Bu arada kimseyi seçtin mi?"

Hızla kalktım ve cebimdeki birkaç kâğıt parayı gelişi güzel masaya bıraktım. "Tuvalete gitmeliyim."

Tuvalete doğru koşar adım giderken ardımdan "O işten önce tuvalete gitmek güzel fikir." deyip kahkaha attı.

Kendimi tuvalet kabinlerinden birine atıp klozete oturdum. Suho da ardımdan girmişti. Kollarını omzuma dolayıp başımı göğsüne yasladı. Ellerim kazağına tutunurken ağlamaya başlamıştım. Saçlarımın arasında dolaşan eli huzur veriyordu.

"S-suho, Libor dedi ki-"

"Şşt, Sehun. Konuşmalarınızı duydum. Anlatmana gerek yok."

Başımı salladım. "Luhan... O kızla ne alakası vardı, Suho? Sevgilisi değildi ama neden onun yanına, buraya, geldi?"

Elleri, omuzlarımı okşadı. "Öğreneceğiz, Sehun."

"Keşke yaşıyor olsaydı. Neden ölmek zorundaydı?!"

"Mars certo, vita incerto."

Burnumu çekip başımı onu görmek için kaldırmıştım. Soru dolu bakışlarımı gördüğünde, gülümsedi. "Ölüm kesindir, hayat değil, Sehun-ah."

Başımı karnına tekrar gömüp ağlamaya devam ettim. Elleri sırtımda dolaşırken aynı zamanda ufak bir şarkı mırıldanıyordu.

O ufak kabinde ne kadar kaldık emin değilim. En son hatırladığım şey, neredeyse uyuyakalacağımdı. Bir de, hâlâ sırtımda dolaşan ellerinin ne kadar soğuk olsa da sıcak hissettirdiğiydi.

Hyung, doğru insanlar yanlış vakitlerde gelir ama ilk defa doğru insanı doğru vakitte bulmuş hissediyorum.

*Fransız yapımı bir likör.

Olaylar artık çok daha hızlı gelişecek. Suho ve Sehun, Luhan olayının peşinde ...

Hatalar varsa affola...

Seeking For √Where stories live. Discover now