2. Bölüm - Prens

En başından başla
                                    

"Küçük adam uyandıysan sana bir kaç soru soracağım." işaret ve baş parmağını paralel tutarak hafiften araladı. "Minnacık bir kaç soru" dedi ve ayağa kalkıp karşıda duran sandalyeye ilerleyip oturdu. Pür dikkat onun hareketlerini izliyordum.

Çocuk Barlas'ın omzundan başını kaldırmadı ama onaylarcasına salladı. Anlaşılan fazlaca benimsemişti yerini küçük adam. Kocam ise bu durumdan oldukça mutluydu. Onun kucağında oturtup minnacık bedeniyle sokulması huzur veriyor olmalıydı.

Ben ise Çocuk Esirgeme Kurumu'na vermek istemiyordum. Başka bir çözüm yolu arıyor ama başka bir fikir gelmiyordu aklıma.

Çıkmaz sokakta gibiydim. Dönmekten başka yolu kalmıyordu insanın. Ama oraya alışacak ve eski kötü hayatını unutacaktı. Yaşı küçüktü daha eskiye dair hiçbir şeyi tutamazdı aklında. Ama yinede annesiz babasız büyüyecekti ve bu bile insanın acımasına yetiyordu.

"Adın ne bakalım senin?" Dedi en sevecen sesiyle polis memuru.

''Yağız Ali.'' dediğinde ilk defa konuşmasının heyecanıyla ikimizin de gözü çocuğun üstündeydi. O kadar tatlı bir sesi vardı ki insan vücuduna tezat oluşturacak şekildeki tombul yanaklarını sıkmak istiyordu. Birde üstüne üstlük. 'ğ' harfini 'y' olarak söylemesi bitiriyordu insanı.

"Ne kadar güzelmiş senin ismin. Peki kaç yaşındasın Yağız?"

Yağız beş parmağını ikisini havaya kaldırdı fakat hemen ardından bir beşini birden gösterdi polise. Fakat beş yaşında olamayacak kadar küçüktü minik adam. En fazla dört yaşında olabilirdi.

"Bence sesli söylemelisin" dediğinde hızla kasları çatıldı Yağız'ın. Sonra ise kafasını yüzü görülmeyecek şekilde Barlas'ın boynunda gömdü.

"Konuşmak yasak ki.." dedi boğuk bir sesle. Konuşmak yasak derken ne demek istemişti? Aklımdan binlerce düşünce geçerken bir türlü hangisinin mantıklı olduğuna karar veremiyordum.

"Konuşabilirsin. Neden yasak olsun?" demesiyle kafasını kaldırıp isaret parmağını dudağına götürdü. Dolu dolu kısılmış gözleriyle polis memuruna baktı. " Sessiz ol duyacak. yanımıza gelirse korkarım ben. Vurur hem gürültü yaptık diye." Lafını tamamlayamadan gözlerinden yaşlar akmaya bağlamıştı. "O çok korkunç. Vuruyor böyle" dedikten sonra o minnacık elinin avuç içini açtı. Diğer eliyle de bir şey tutuyormuş gibi yaparak eline vurdu. " Cok acıtıyor o " gözlerindeki yaşları elinin tersiyle sildikten sonra Barlas'a döndü. "Götürme beni tamam mı oraya? Yine vurur bana." Kollarının aşağıya indirip kafasını göğsüne yasladı. Ağlaması artarken "Canımı yakıyor o "dedi. o kadar duygulu o kadar tatlı söylemişti ki...

O an donup kaldım olduğum yerde. Vücudumun uyuşutuğunu hissettim. Neler yapmıştı o adam el kadar çocuğa? Hiç mi acımamıştı canı ? Nasıl kıymıştı küçücük bedene? Bu minicik yavru eziyet edilecek ne yapabilirdi? Vicdansız ne kadar korkutmuştu çocuğu.. Barlas Yağız 'ı sardıktan sonra eliyle hafif sarı saçlarını eliyle sevmeye başladı.

Küçücük çocuğa el kaldıran o insanlara karşı o kadar öfkelenmiştim ki sıktığım yumruğu bembeyaz kesilmişti. Gözlerim sinirden dolmuş boğazıma bir yumruk oturmuştu. Nasıl bir canilikti bu? Başını geriye atıp gözümden düşen bir damla yaşı durdurmaya çalıştım. Sinirlendiğimde gözlerimin dolmasımdan nefret ediyordum.

"Geçti. seni götürmem onlara aslanım." Dedi kocam yatıştırıcı sesiyle.

Bir kaç dakikalık sessizliğin ardından ağlaması iç çekişlerine dönmüştü Yağız 'ın. Polis Memuru yavaşça ayaklanıp" Onu biz götürelim en iyisi Kurum'a. Burada geçirmesin geceyi hem orada bir şeyler de yedirirler." dedi. " Çocuğu getirdiğiniz icin cok teşekkürler Barlas Bey. Orada cok daha güvende olacak."

Polis memuru işlemleri bitirdikten sonra yavaşça ayaklanıp Barlas'a doğru ilerledi. Yine aynı şekilde çomelip Yagız'a doğru kollarını uzattı.

"Gel bakalım küçük adam." Tam elleriyle Yağız'ı kavrayacaktı ki çocuk hızla geri çekilerek Barlas'a iyice sokuldu.

" Polisler kötü. " bir cok harfi yutması ve peltek konuşmasıyla ne dediği tam anlaşılmasa da hareketlerinden neyi ifade ettiği belli oluyordu. Polis memuru sıcak bir gülümsemeyle cebinde duran kartı çıkardı.

" Polisler hiç kötü olur mu? Polisler küçük çocuklara yardım eder. " dedikten sonra bu defa tutması icin elini uzattı çocuğa. Fakat yine aynı hareketi tekrarlayınca polis nazik ama bir okadar da hızlı bir sekilde cocugu kucağına aldı. Yağız dolan gözleriyle çırpınmaya başladı. " Bırak beeeenii! " derken elleriyle polis memurunun suratına vurmaya çalışıyordu. Polis çocuğun yumrukları arasında konuşmaya çalıştı " Bak nereye götüreceğim seni hadi bak aşağıda araba var." Fakat bu konuştukları Yağız'ı sakinleştirmekten ziyade daha da sinirlendiriyordu. "Bırak beni bırak" derken artık ağlamaya başlamıştı. Barlas daha fazla dayanamayıp Yağız'ı kucağına alırken polis sesini çıkarmamıştı.

"Ama bak şimdi polis seni cok guzel arkadaşların olduğu yere götürecek. Hem parkta varmış orada. " derken Yağız yine aynı yere gömdü kafasını.

"Biz gelip bıraksak " dediğimde polis biraz düşündükten sonra kafasıyla onayladı. Yağız bizde çok güveniyordu ve şimdi onu bu şekilde bırakmak beni çok kötü hissettiriyordu.

"Gitmeyin ama " dedi hıçkırıkları arasında. "O kötü biri" dedi polisi göstererek. O kadar içten söylüyordu ki bir an polis memurunun gerçekten kötü olduğuna inanabilirdim.

Dayanamayıp o aklıma gelen fikri sundum polise. "Bir günlüğüne bizde kalamaz mı? Yarın getireceğiz. Baksanıza şuan ayrılmak istemiyor. Hem orada daha kötü olabilir psikolojisini kötü etkilemiş daha da kötüleşmesin." ikna etmek adına bahaneler üretsemde polis Hayır anlamında kafasını iki yana salladı.

"Bakın buna izin veremeyiz. Cocuk size alışmış olabilir. Ama maalesef. " dedikten sonra derin bir nefes aldı. "Ama ona Kurum'a kadar eşlik edin. " Bizi çocukla baş başa bırakıp yavasca ilerleyerek dısarıya çıktı.

Yorumlarınızı merak ediyorum.

PrensHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin