Bölüm 56

21.7K 1K 24
                                    

Duru uyanıp hızlı bir duş almış, saçlarını kurularken oturma odasına geçmişti. Teoman'ın koltuğuna sığmadığı için kıvrılmış yatan hali içini garip bir şekilde huzurla dolduruyordu.

Birkaç adımda yüzünü görebileceği kadar yaklaşmıştı. Kolunun yanındaki küçük boşluğa oturdu. Sıcaklığını ve uyurken göğsünün inip kalktığını hissedebiliyordu şimdi. Gülümseyerek dudağının kenarı dişledi. Ne kadar da doğal, çocuksu bir görüntüsü vardı böyle?

Uzun zamandır, Güney'den beri, hiçbir erkek onun için anlam kazanamamışken Teo nasıl da kalbine sızmaya başlamıştı anlayamıyordu. Bütün gece çiçekleri izleyerek onu düşünmüştü. Kendini engellemek zordu bu konuda. Ona karşı çekildiğini hissedebiliyor ve güvenini kazanması için bir şans vermeyi gerçekten istiyordu. Bu yüzden masumca uyuyordu karşısında.

Tek eli başını bulup kaşıdı genç adamın. Susadığını belli edercesine dudaklarını yalayıp başını öbür tarafa çevirince kıkırdadı Duru. Bir an, kendini engelleyemeyerek yanağını öptü yavaşça. Onun ağırbaşlı olmasını isterken bunu yapması elbette garipti ama uyuyordu o. Bunu bilmeyecekti nasıl olsa.

Oturduğu yerden kalkıp yüzüne normal bir gülümseme yerleştirmeye çalıştı. Ardından yavaşça seslendi genç adama.

"Teoman?"

Hiçbir tepki yoktu elbette. Sesini kendi bile zor duymuştu! Boğazını temizledikten sonra kolunu sarsarak tekrar seslendi.

"Teo, Teo!"

Esneyerek tek gözünü açtı Teo. Uykulu haliyle net göremediği belliydi. "Duru?"

"Günaydın!"

Anında diğer gözünü de açıp kalkmıştı Teo. "Ah, afedersin!" diyerek sağ eliyle yüzünü ovduktan sonra mahcup bir şekilde gülümsedi. "Çok mu uyudum?"

"Hayır, kahvaltı için kaldırdım seni. Sen kendine gelene kadar ben hazırlamış olurum."

Yüzüne yerleşen gülümsemeyi engelleyemedi Teo. Yerinden kalkıp Duru'nun yüzüne dokundu yumuşak bir hareketle. "Beni ilk günden şımartacak mısın?"

"Hayır Teoman!" dedi Duru sert bir sesle. Yine de geri çekilmemişti ve gözleri gerçekten kızmadığını belli edercesine parlıyordu.

Yüzünü Teo'nun eline yaslayıp gülümsedi. "İyi bir ev sahibi olmaya çalışıyorum sadece."

"Bunu sevdim." dedi Teo, gözlerini ondan alamayarak. Yüzü ifadesizdi ama gözleri parlıyordu. "Çok sevdim hem de."

**

Deniz, Aral'ın getirdiği kahve bardağını eline aldığında tebessümü yüzünü kaplamıştı. O kadar mutlu ve huzurluydu ki ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilemiyordu bir türlü.

Demek ki insan bir şeyi gerçekten istediğinde, gerçekleşiyordu. Onun tek istediği Aral ile tanışmaktı ve daha birkaç dakika önce genç adam ona ismini sormuş, kendi adını bahşetmiş ve elini sıkarak aklını başından almıştı. Bunun klasik bir tanışma şekli olduğunu biliyordu ama söz konusu Aral olduğunda, hiç de öyle gelmiyordu. Deniz'in kalbine soracak olursanız dünya üzerinde ilk kez iki insan tokalaşmış olabilirdi, en azından böylesi ilkti.

Kahvesinden bir yudum alıp Aral'a baktı. "Bana yardım ettiğin için teşekkür ederim."

"Önemli değil." derken kızı izliyordu Aral. Deniz'in gözleri o kadar içten bakıyordu ki insan onun bir çocuk masumiyetinde olduğundan şüphe dahi etmezdi. Anlaşılan o ki şimdi daha iyiydi ve korkmasını gerektirecek bir sebep yoktu. Yine de tedbiri elden bırakmak istemeyerek birkaç kez sorduğu soruyu yineledi. "Kendini daha iyi hissediyor musun?"

Güney AralHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin