Bölüm 54

23.5K 1.2K 69
                                    

İlk görüşte âşık olduğunun ve bu aşkı hak ettiğinin ispatıydı güller.

Çiçekçi sevgi dolu gözlerle demeti hazırlarken şaşkınlıkla dinlemişti onu Teo. Gerçekten bir şeylerin kendini böyle ifade edebileceğini düşünmemişti daha önce. Ya da nesnelerin böyle anlamlı olabileceğini...

Duru'nun neden bu kadar şair ruhlu olduğunu daha iyi anlıyordu şimdi ve hayranlığı ikiye katlanmıştı. Ama bu kez onu elinden kaçırmayacaktı. Güllerin anlamını biliyor, avuçlarındaki demetin önemini hissediyordu. Gerekirse o kapıda yatmaya da razıydı, sonucu güzel olmadıktan sonra eve dönmek istemiyordu.

Belki geçmişte sığ biriydi. Tek derdi bedensel zevklerdi ya da kızları hiç önemsememişti. Ama şimdi bir farlılık vardı. Duru'nun soyutluğu ona da bulaşmıştı. O bakışların derinliği içine işlemişti. Şimdi onunla ruhunu paylaşmak istiyordu. Her şey somut değilse, ilkliğin de bir soyutluğu olmalıydı ve Duru bir bakıma onun ilkiydi de.

Ayakları apartmanın önünde, ezberlediği kapıda durduğunda yüzünü hafif bir tebessüm kapladı. Gözlerini kısarak eski kapıyı süzdükten sonra aralık kapıdan süzüldü ve heyecanla yukarı çıkmaya başladı.

Duru'nun ilk tepkisi olumlu olmayacaktı, biliyordu ama o katı biri de değildi. Belki sadece korkuyordu. Bunun nedenini de merak ediyordu aslında. Geçmişte bir şey yaşamış olmalıydı.

Kapıya vurdu iki kez, bir adım gerileyip çiçekleri önünde sıkıca tutarak beklemeye başladı. Işığı yakmayı bu kez unutmamıştı elbette.
Kapı o eskilere özgü gıcırtısıyla açılırken gülümsemesi genişledi. Duru'yla ilgili her şey ona mutluluk veriyordu sanki.

"Teoman?"

"Girebilir miyim Duru?"

Duru gözlerini kırpıştırdı. Uykudan uyanmış gibi bir hali vardı ya da çok yorgundu.

"Uyuyor muydun?"

"Hayır, içeri gel." dedi Duru. Sesi umutsuz çıksa bile içten içe şaşkınlığını koruyordu. Teo'nun bu kadar erken peşine düşeceğini düşünmemişti oysa. Birkaç gün bekler ama mutlaka gelir diye düşünmüştü. O tedirgin bir şekilde eve girerken elindeki bukete baktı.

"İlk görüşte âşık oldum." ve "Seni hak ediyorum."

Buruk bir tebessümle kapıyı kapatıp peşinden yürüdü Teo'nun. Elinde tuttuklarının anlamını bile bilmiyordu ama Duru'yu içten içe incitiyordu. Kararsızlığı ve çelişkileri yetmezmiş gibi bugün hissettikleri vardı bir de. Sürekli o böyle karşısına çıkıp gülümserken nasıl kontrol edecekti kendini bilmiyordu.

Teo derin bir nefes aldıktan sonra Duru'nun grilerine çevirdi gözlerini. Gözlerinin altındaki yorgunluk simgelerine rağmen çok güzel görünüyordu. Saçları dağılmış, küçük bukleleri omuzlarını sarmıştı. O saçlara bir kere daha dokunmak için neler vermezdi.

"Biliyorum, sana göre gelmemem gerekirdi."

"Evet."

İnatçı ve acımasız cadı, diye geçirdi içinden. Pes edeceğini sanıyorsa fena halde yanılıyordu küçük şairi.

"Ama buradayım. Burada olmaya devam edeceğim Duru. Bugün sözlerimin tamamını dinlemedin, eğer dinleseydin gitmeyecektin. Dilin ne söylerse söylesin, ben seni tanıdığımdan beri gözlerinle konuşmayı öğrendim."

Duru'nun bakışlarındaki ani değişimi ayırt etti hemen. Bu cümleyi söyleyebileceğini düşünmemiş olmalıydı. Oysa gerçek buydu. Belki kendisi yeterince iyi bilmediği için hislerin adını yavaş yavaş öğreniyordu ama bu gerçeği değiştirmeye yetmezdi.

Güney AralHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin