MASUMİYET...

126 18 5
                                    

MULTİMEDYA: KİRLİ BEYAZ.

KEYİFLİ OKUMALAR.

Mâsumiyet...

Küllerinden yavaşça süzülen, karanlığa karışandı, mâsumiyet...

Ait olduğu izmaritinden ayrıldıkça zehirliyordu...

Ruh kirleniyordu, her solukta...

Mıhlandığı bedenden ayrılan masumiyet, karanlığa kayboluşunun bedelini; ruha zehir koklatarak ödetiyordu.

Esaretinden ayrılan beden; kötülüğe sürgün ediliyordu...

Ve... Havaya karışan dumandan geriye kalan izmarit, ölüme masal okuyan okyanusa meydan okuyordu.

Çünkü o; masumiyetine yangın olmuş, küllerinden savrulmuş, ruhsuz bir bedendi artık.

Heybetli okyanusa meydan okuyuşu da ruhunu sürgün ettiği zehirdi.

Her solukta, kan kusturan zehir...

Silah sesi...

Kanım soğuk bir şekilde parmak uçlarıma toplanmışcasına karıncalaşan elimi kaldırdım ve destek alma iç güdüsü ile kırmızı tuğlalar ile örülmüş olan duvara dayandım.

Gördüklerime yabancı olan ruhum bu karmaşadan uzaklaşmak isterken nefesimi kesen korkuya meydan okuyarak, merakımdan cesaret almış demir kapının kulupuna uzanırken silah sesinin ardından acı dolu bir ses duymuştum.

İnsan sesi değil di!

Titreyen ellerimin zorlukla açtığı kapıyı aralayıp içeriye gireceğim zaman bedenim sert, soğuk, dahası Aykut'un ruhsuz gövdesine çarpmıştı.

Başımı yerden kaldırıp gözlerine baktığımda sert nefesi, cılız bir yaprak misâli kirpiklerimi titretmişti.

"Sana orada bekle demiştim!"

Hafifçe araladığım dudaklarımdan fısıldamıştım.

Rürgarda savrulan küller misâli, fırtınaya fısıldamıştım...

"O s-silah sesi neydi!?"

Kalın ve acımasız parmakları kolumu kavradığı zaman gözlerinden kaçan bakışlarım diğer elindeki siyah, metal silaha deymişti.

"Ne işin var bu-"

Sert bedeninin ardından yükselen, az öncekinden daha boğuk ses ile alev gibi keskin bakışlarını es geçip omuzunun üzerinden yükselerek baktığım zaman gördüklerimin ağırlığı ile ürperen bedenim buz kesmiş, uyuşmuş ellerim ile önümde duran kalpsiz adamı yana savurmuştum.

İnsanoğlu zararsız bir hayvandan ne isterdi ki?
Bir insan, masum bir atı ne için yaralardı?

İnsanlığın yüzünü kızartacak kadar sadık olan, heybeti ile insanları ürperten güzel hayvan!
İnsanoğluna insanlığı öğretip, asırlar boyu tüm acımasızlığımıza rağmen sırtını sığınak edindiğimiz hayvanların en asili, kanlı savaşların sadıkâne şahidi...

Dizlerim soğuk betona temas ettiği zaman yerde savunmasızca uzanan donu; kirli beyaz olan ata uzandım.
Arka ayakları, ön sağ ayağından akan kanların acısı ile havada amaçsızca savruluyordu. Elbisemin kirlenmesini umursamadan kirli beyaz atın acı ile betona sürdüğü başını yerden kaldırarak kucağıma koydum.

Bir elim ile pamuk gibi tüylerinin arasından sızan kana giderken diğer elim güzel yelelerini okşuyordu. Yutkunamadığım nefeslerim boğazıma her solukta düğümcük oluyordu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jan 25, 2016 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

ESARETWhere stories live. Discover now