ANLAŞMA...

85 21 5
                                    

MULTİMEDYA: SİNAN VE ALBİNA

KEYİFLİ OKUMALAR.

"E-efendim ben eng-"
Alkan'dan korktuğu titreyen ses tonundan belli olan güvenlikçi gencin mahçup bir şekilde başlayan konuşmasını korkunç sesiyle merdivenlerden sinirle inen Aykut bölmüştü.

"Lan sıçtığımın güvenlikçisi demek engellemek istedin haa."

Sertçe attığı adımlardan dolayı dağınık olan kahve tonundaki saçları savruluyordu. İlk önce az önce ki zafer gösterimden sonra bana doğru geldiğini düşünmüştüm, ancak burnundan soluyan hali ile korkudan titreyen, gözlerini yere dikmiş adamın yakasına yapıştı ve geriye doğru ittirmişti.

"Ben seni kazık diye mi diktim lan kapıya? Bir çocuğa sahip çıkamadın kazık herif!"

Bir an alev gibi yanan gözlerini bana çevirdiği zaman az önce ki cesaret ile damarlarımda sımsıcak akan kanım şimdi yerini soğuk bir tedirginliğe bırakmaya başlamıştı.

Arabaların yanına gitti, biraz eğildi ve çizikleri inceledi.
"Bunun bedelini ödeyeceksin. En baştan itibaren kaybedenin kim olduğunu sana göstereceğim."
Diyerek kolumdan tuttu ve az önce indiği merdivenlere beni sürüklemeye başlamıştı.

Ya ne yapmıştım, iki çizik o kadar.

Korkunç bakışlarından bana kalan cesaret kırıntılarım ile ağzımı açtım.
"Tabi sende ki bu ego olduğu müddetçe yenilğiyi kabullenmek kastan ve hayvanlıktan ibaret olan bünyene ağır gelmiştir şimdi."

Sözlerimle beni öyle bir çekiştirmişdi ki baya beş altı merdivin uçmuştum.
Bu katta hiç kimse yoktu. Koridorun sonunda ki odaya geldiğimizde hafiften aralık olan kapıya attığı tekme ile kapı birkaç defa duvara çarpmıştı.
Beni içeriye sokarak kapıyı sanki kırılsa umrunda değil miş gibi sertçe yine aynı şekilde ayağıyla kapatmıştı.
Elinde ki cansız bir varlık mış gibi arkamda varlığını fark etmediğim koltuğa yastık savururcasına beni savurmuştu.

"Ne yaptığını sanıyorsun? Belki sende yok ama benim senin aksine acıyan bir canım var."

Kaşlarını kaldırarak bana baktı.
"Hadi yaa. O zaman pek kıymetli canını düşünseydin de bana bu yanlışı yapmasaydın."

Şuan belki birazcık korkabilirdim ancak yaptığımdan asla pişman değildim. Yaptığım yanlış onun bana yaptığı kadar aşağılayıcı değildi.

Sahte bir kahkaha attım.
"Yanlış, peki ya senin yalışların, haa pardon kız pazarlamak senin için yanlış değildi değ-"
Boğazımı kavrayan ellerin baskısı ile başım koltuğa çarpmıştı.

"Yeter! Allah'ın cezası hani o pislik sana bir şey yaptı mı? Hem ne çok büyütüyorsun, sanki diğerlerinden çok daha farklıy mışsın , masum muşsun gibi."

Sözlerindeki çirkin itham ile kahvelerine perde olan karanlığını dolan gözlerimden dolayı buğulu görmeye başladım.
İçimde yeniden ve yeniden yeşeren nefret ile göz yaşlarımı içime akıtarak, tüm nefretim ile kusmak istediğim donuk yüzüne tükürdüm.

Ağzından çıkan edepsiz bir küfür ile boğazımı bırakmış tshirtünün uçlarını kaldırarak iğrendiğini belli eden ifadesi ile yüzündeki tükürcüklerimi silmişti.

Boğazımda bulunan burukluğu umursamadan yumruk halini alan ellerimi daha da sıkarak uzaklaşmak istediğim bu yerden koşar adımlar ile kapıya yöneldim.
Açmaya çalıştığım kapının kulupunu bir türlü çevirememiştim.
Aniden kapıya çarpan sırtım koltuğa savrulduğum zaman acıdığından daha çok acımıştı, artık emindim vücudumun belli yerlerinde çürükler oluşacaktı.

ESARETWhere stories live. Discover now