CAM KIRIKLARI...

78 19 5
                                    

MULTİMEDYA: AYKUT ALKAN.
KEYİFLİ OKUMALAR...

Hayat bulduğumuz, bizi hayallerimize yaklaştıran, her solukta hayat veren nefes;
bazen tüm benliğimize ağır gelir,  hayat vermekten çok her nefesde soğuk ve keskin cam kırıklarının boğazından yırtıcı bir acımasızlık ile geçtiğini hissederiz...
İşte o zaman boğazı esir alan acıdan kaçmak için diğer soluk için biraz daha oyalanırsın.
Ama her ne kadar oyalanırsan oyalan sana acı versede o nefes seni hayata bağlayan tek şeydir. Her nefesde boğazını tırmalayan cam kırıklarına rağmen.
Bazen acının getirdiklerine bile muhtaçsındır...

Tüm ruhumu kamçılayan,  odanın içerisini metalik kokusu ile sarmış olan her damlasında ciğerlerimi yakan kokuyu tazeleyen, kan kokusunun ağırlığı zorlukla aldığım nefesin peşinden ciğerlerime doldu.

Aykut'un kurduğu cümlelerin ağırlığını taşıyamayan benliğim beş yaşımdan beri bu itici ve her damlasında  ölümün kokusunu taşıyan kan damlaları, gözlerime ufak tefek hayallerimin ağırlığının çökmesine sebep oluyor, uzun kirpiklerim göz kapaklarıma ağır geliyordu.
Uzaklaşmak, hayallerimin ağırlığından kurtulup her nefesde ciğerlerime dolan acıdan kaçmak, aldatıcı uykunun kollarına kendilerini bırakmak istiyorlardı.

Kırmızı kanın kokusu yine; benliğimin kendisine kapatmak istediği parmaklıkları aşarak nefesime karıştığında titreyen dudaklarım aralanmıştı, dişlerimle ezerek beni acıdan uzaklaştırmasını umduğum dilim ile çölde kalmış kuru  dudaklarımı yalamıştı.

Bakışları karşısında çelimsiz kalan gözlerimi yüzüne kaldırdım.
Ruhsuz ifadesinde bu kokuya alışkan olduğunu gördüm. Kan damlaları kadar soğuk, düştüğü yerde donup kalan, cam kırıkları kadar  keskin  bakışlarında bana karşı bir kırgınlık aradım.
Hâlâ birbirine kenetli olan acının yerini hissizliğe bırakmış olan elimi kanlı pençelerinden ayırdı ve birkaç adım geriledi.

Ölümün rengini almış olan dudakları aralandı ve o metalik koku tekrar ve tekrar  yüzümün her bir köşesini okşadı.
Bakışları yerde birikmiş kan damlalarını ve kenetli ellerimizin ayrılması ile yere düşen cam kırıklarını gösterdi.

"Hadi durma temizle buraları sonra işinin başına."

Kırgın değil, beni yaraladığının farkında değildi.
Sesi, gözleri acımasız soğuk rüzgarların estiği fırtınalar kadar kırıcıydı.
Göz kapaklarım karşımdaki adamın acımasızlığı ile savrularak yanağımdan süzülen sıcak göz yaşı ile beraber yanağıma doğru süzülerek kapandı.
Bu yaşıma kadar çevresine sevgi ile yaklaşan sevgi pıtırcığı kalbimin yerini sırf kardeşini mutlu edebilmek için verdiğim  hediyeden dolayı bana bu hayatın en kötü insanıymışım gibi bakan karanlık gözlerin sahibine duyduğum nefret dolu bir taş kalp doldurmuştu.
 
Soğuğun sızısını hissettiğim elimi cam kırıklarının verdiği acıya rağmen sıktım, titreyen bacaklarıma rağmen nefret ile baktığım zaman her kıyıya vurduğunda tiz bir sesle çağlayan mavi dalgalarımı, zifiri; kendi göz rengi olan kahve tonunun katili olmuş karanlıklarına sabitledim. 

Elimi kaldırarak göğsünün üzerine kalp atışlarına koyduğumda, ruhumda yeniden canlanan koku tüm cesaretimi kırmış konuşmak için aralanan ağzımdan içeriye kanın keskin tadı girmiş gibi dilim yanmıştı.

Nefretim ile mavilerimdeki göz yaşları ile boğmak istediğim  dalgalar bomboş bir şekilde yanağımdan süzülmüş kalp atışlarına şahit olan elim çaresizce yere düşmüştü. Göz kapaklarım tüm cesaretini kaybederek durgunlaşan okyanusun çaresizce kıyıya vurduğu dalgalara perde olmuştu. Düşüncelerin ağırlığını taşıyan başım az önce ağır ağır süzülen elimin yerine, göğsünün üzerine düşmüştü. 

ESARETWhere stories live. Discover now