Bölüm 20 - Son

2.6K 169 51
                                    


Aron'un zihninde tüm taşlar yavaş yavaş yerine otururken içindeki endişe gittikçe büyüyordu. Tuzağa düşürülmüşlerdi. "Eğer," dedi Aron kuzeninin üzerinde tuttuğu kalkanı güçlendirirken "Eğer niyetleri gerçekten de bizi oyalamaksa onları bıraktığımız takdirde bizi durdurmaya çalışıp takip edeceklerdir."

Tora parmaklarının ucunda şekillenen yumruk büyüklüğündeki iki alev topunu daha savururken onaylarcasına başını salladı. Ne köylüleri savunmasız bırakmak ne de burada daha fazla burada vakit kaybetmek istiyordu. "Denemeye değer."

İki kuzen düzenli bir şekilde köyün sınırına doğru geri çekilirken kendileriyle birlikte hareket eden Bardialılar düşüncelerinde yanılmadıklarını anlamalarını sağlamıştı ki beş yabancıdan ikisi onları takip ederken üçü vadiye yöneldi. Kaçıyorlar mıydı? Yoksa istediklerini çoktan almışlar mıydı? Tora ile aralarında sessiz bir anlaşma yaşanırken ansızın atlarını ters yönlere doğru ormanın içine sürdüler. Böylece peşlerindeki Bardialılar da ayrılmak zorunda kalmışlardı. Tora'nın peşindeki cevher şekillendiricisi kalkanın korumasından uzaklaşan genç adamı kolaylıkla haklayabileceği gibi bir hayale kapılmış olmalıydı ki parmak uçlarında ışıldayan güç toplarını gelişigüzel bir şekilde fırlatıyordu. Tora, ağaçların arasından sıyrılıp yolu kayalıkla sonlandığında Bardialı yabancı kapana kısılmış avına ilerleyen bir kurt gibi sırıttı. Ancak parmak uçlarından fırlayan güç topları Tora'nın etrafında parlayan hafif mavi kalkana değerek yok olduğunda şaşkınlıkla büyüyen bakışları geçte olsa düşmanının sırtını verdiği tepenin üzerinde duran Aron'u buldu. Tora'nın savurduğu enerji topu düşünceleri yakıp kavuran bir acıyla bilincini derin bir karanlığa doğru iterken aklından geçen tek düşünce ava giderken avlanmış olduğu gerçeğiydi.

Tora'nın diğer atlıyı sormasına gerek yoktu. Aron'un rahatlığına bakılırsa çoktan saf dışı bırakılmış olmalıydı. İkili kısa bir süre sonra tekrar buluştuklarında takip edildiğinden habersiz ilerleyen üç atlının izlerini takip etmekte zorlanmadılar.

***

Alya yavaşça gözlerini araladığında yumuşak bir karanlık tarafından sarmalanmış olduğunu fark etti. Ne kadardır uyuyordu? Gece çökmüş olabilir miydi? Bakışlarını yukarı doğru çevirdi. Hayır, tek bir yıldız bile yoktu. O halde buraya nasıl gelmişti? El yordamıyla arkasındaki pürüzlü duvara tutunarak ayağa kalktı.

"Ah, demek uyandın!" Rhia gözlerinin kamaşmasına neden olarak elindeki meşaleyle birlikte mağaranın öteki tarafındaki köşeyi dönerken "Yerinde olsam," dedi. "Otururdum."

Elini gözlerine siper eden Alya yeni görüşüne alışmaya çalışırken "Bunu neden yapıyorsun?" dedi. "Beni buraya getirmekteki amacın ne olabilir ki?"

Rhia Elindeki meşaleyi duvardaki bir boşluğa yerleştirirken kızın sorularına burun kıvırarak "Hayal gücünü yeterince çalıştırmıyorsun," dedi.

Alya meşalenin alevlerindeki titreşimden mağaranın çıkışının Rhia'nın döndüğü köşeden çok da uzak olmadığını düşündü. Ayrıca içerisi ne küf ne de duruk hava kokuyordu.

Güzel kadın gülümsedi "Çok beklemen gerekeceğini sanmıyorum. Birazdan seni almaya gelirler."

"Kimden bahsediyorsun?" Alya konuşarak Rhia'nın dikkatini dağınık tutmaya çalışırken çaresizce silah olarak kullanabileceği bir şeyler bulmaya çalışıyordu. Kadının cevher şekillendiricisi olduğu gerçeği cesaretini kırıyor ancak yenildiğini kabul etmek istemiyordu.

"Bardialı arkadaşlarımdan elbette."

"Beni neden almak istesinler ki?" Alya kabul etmediği sürece taşıdığı cevheri ne aktarmak ne de paylaşmak için kullanabilirlerdi.

Alya (Tamamlandı)Où les histoires vivent. Découvrez maintenant