Bölüm 18 - Pusu

1.5K 135 31
                                    


Boş duramayacağını anlayan Alya büyük bir sabırla Aron'un çalışma odasından ayrılmasını bekledikten sonra içeri sızmıştı. Odanın raflarla kaplı duvarları kitaplarla doluydu. Genç kız önce çalışma masasının etrafındaki raflardan başladı. Andram kanunlarına ilişkin yazılı ne varsa toplamak niyetindeydi. Belki eğer yeterince araştırırsa durumunu çözmede yardımcı olabilecek bir şeyler bulabilirdi. Parmakları kitapların deri sırtlarına basılmış isimlerin üzerinden tek tek geçerken bulduğu bir kaç tanesini ayırarak çalışma masasının üzerine bıraktı. Bu odada gereğinden fazla kalmayı göze alamıyor, ne zaman masaya doğru dönse Aron'la yaşadıkları o uygunsuz an gözlerinin önünde canlanıp duygularını bir kez daha alt üst ediyordu. En kötüsüyse sonrasında hissettiği yalnızlıktı. Genç adamın sıcaklığını duyumsamak istiyor, kalbi canını yakan bir özlemle çarpıyordu. Başını sallayarak düşünceleri uzaklaştırmaya ve yapması gereken işe odaklanmaya çalışırken kapının açılmasıyla olduğu yerde donup kaldı.

"Yardımcı olabilir miyim?" Aron ürkmüş bir ceylan gibi kendisine dönen genç kıza baktı. Çoğunlukla tercih ettiği dar pantolon ve uzun pamuklu tuniklerinden birini giymişti. Aron'un parmakları kızın yüzüne dökülmüş saç tutamlarını düzeltme ihtiyacıyla karıncalanırken olduğu yerde durmakta zorlandı.

"Ben... Hayır... Teşekkürler." Masadaki kitapların üzerine gelişigüzel seçilmiş bir roman atarak diğerlerinin isimlerini gizlerken "Aradıklarımı bulmuştum zaten," dedi.

Aron'un anlık sessizliği genç kızın beceriksiz bir acelecilikle kitapları kucaklamaya çalışmasına neden olurken genç adamın da o gece yaşananları düşünüp düşünmediğini merak etmekten kendini alamıyordu. Derin bir nefes aldı. Hayatında Rhia gibi biri varken o anı hatırlamadığına emindi.

"İzin ver." Kızın elindeki kitaplara uzanan Aron'un ne ara yanına geldiğinden bile haberi yoktu. Alya genç adamın eli tenine değer değmez sanki yanmış gibi irkilerek geri çekildi.

"Alya..." Aron genç kızın kendisinden bu şekilde rahatsızlık duymasından derin bir üzüntü duyuyordu. Ona korkmasına gerek olmadığını, asla zarar vermeyeceğini söylemek istiyordu. Hatta biliyor olsa özür dileyip, kâğıt üzerindeki evliliklerini gerçek bir evliliğe çevirmek için kendisine bir şans vermesini dileyecekti.

"Ben," dedi Alya tüm cesaretini toplayıp genç adamın bakışlarını karşılarken "Ağır değiller. Kendim taşıyabilirim."

"Sadece yardım etmek istemiştim."

Genç kız kitapları kucaklarken neden kaynaklandığını bilmediği bir öfkeyle "Gerek yok," dedi ve yeni kazandığı gücü kendisini odadan dışarı atıp Aron'dan uzaklaşabilmek için kullandı.

Alya'nın körük gibi inip kalkan göğüs kafesi ve kızarmış yanaklarla çalışma odasından çıktığını gören Tora, basamakları çıkan adımlarını hızlandırıp merdivenin başında durdu ve elindeki kitapların bir kısmını almak için genç kıza uzandı.

"Neyin var? Yoksa Aron seni üzecek bir şey mi yaptı?"

Tora'nın kucağındaki kitapların birkaçını almasına izin verirken homurdandı. "Yardım edecekmiş. Gitsin de sevgilisine yardım etsin!"

Tora hafifçe kaşlarını kaldırırken kızın gösterdiği küçük kıskançlık patlaması keyiflenmesine neden olmuştu. Tahminlerinde yanılmadığından artık emindi ve kuzeni ne kadar âşıksa yanında yürüyen genç kız da en az onun kadar çaresizdi. Alya dudaklarından dökülen saçma sözcüklerin farkına vararak sessizce "Üzgünüm," diye mırıldandı. Neden böyle bir şey söylediğini, neden bu kadar öfkelendiğini bilmiyordu. Sevgilisinden bahsetmekte nereden çıkmıştı şimdi? Belki de kendisi böyle kapana kısılmış hissederken genç adamın umursamaz davranışları, keyfince istediğiyle gönül eğlendirmesiydi sinirine dokunan. Hadi, kendisine bilmeyerek imzalatılan evrakları anlıyordu peki ya Aron? O da mı kandırılmıştı? Bilerek imzaladıysa istediğini alamadığının ertesi günü eski sevgilisiyle buluşması ne anlama geliyordu? Bir kez olsun konuşmamışlardı bile.

Alya (Tamamlandı)Where stories live. Discover now