9. Bölüm

464 134 150
                                    

Emin olduğum bir şey vardı;

Beklentiler değil olmayacak hayaller yorardı insanı. Olmayacağını bile bile kurduğumuz hayaller, kırıklığı ile avuçlarımızda kalınca avucumuza batan kırıklıklar mı acıyordu yoksa hayal kuran uzuvlarımız mı acıyordu? Canımız acıyordu. Ama nasıl acıyordu?

Meşe ağacına kurduğumuz salıncaktan da düşünce canımız acıyordu, hayal ağacına kurduğumuz salıncaktan da düşünce canımız acıyordu. Oysa ikisinden de düşmememizin tek nedeni; fazla kendimizi kaptırıp hızı ayarlayamamızdı.

"Afra, neyin var kızım?"

Tabağımda oynadığım zeytinin siyahlığı bile bana o geceki gözleri hatırlatmak zorunda mıydı? Hadi ama...

"Afra?"

Koluma değen elle irkilirken annem de benim irkilmemle yerinden sıçramıştı.

"Efendim anne, bir şey mi dedin?"

"İki gündür sabah biz uyanmadan kahvaltı hazırlayıp çıkıyorsun, akşam gelip bir şey yemeden odana çekiliyorsun. Neyin var kızım? Anlat annene."

Ah be annem, aşk adlı bir ateşe düştüm. Yakıyor, hissediyorum ama su da yine o ateş.

"İyiyim anne."

İyiyimler iyi hissettirmiyordu. Aksine daha da kötü hissettirip en dibe vurmama neden oluyordu.

"Değilsin yavrum, anlarım ben. Gözlerin çökmüş, o güzel gözlerinde hüzün var. Bir gün sevinç oluyor, iki gün hüzün. Bir sevinip bin üzülüyorsun be yavrum, anlat anneciğine..."

Gözlerim dolmaya başlamıştı. Ah be anne, yerimden kalkıp dizlerimin üstüne çökerek başımı dizlerine yasladım. Gözümden damlalar halinde yaşlar süzülürken annemin o ince parmakları saçlarımın arasına daldı.

"Anlat annem."

"Anne, ben aşık oldum."

Annemin elleri saçlarımda bir anlık durduktan sonra oynamaya devam etti.

"Bence aşk güzel bir duygu Afra, imkansız mı kızım bu aşk? Bu halde olman bu yüzden mi?"

Madem aşk güzel bir duyguydu bu gözümden akan yaşlar da nesiydi?

"Bilmiyorum, imkansız herhalde anne."

"Adı ne?"

"Saye."

Saye, Saye Uzunay...

Hayatımın eskisi gibi olmayacağını kanıtlayan adam, aşık olduğum adam. Önce umut verip sonra o umutları kendi elleriyle kıran, sonra o kırıkları toplayıp yapıştıran ardından yine kıran...

"Anne bugün Sille'ye gitmek istiyorum. Bu zamanlarda çok güzeldir oralar."

Başımı annemin dizinden kaldırıp yalvaran gözlerle baktım. Nerden gelmişti aklıma bilmiyorum ama bir an oranın sessizliğine, herkesten uzaklığına ihtiyaç duymuştum.

"Nerden çıktı bu şimdi? Anlat bakayım şu Saye'yi..."

"Fotoğraf makinemi de alabilir miyim? Manzara süperdir şimdi."

Lafı değiştirmeme annem gülümserken başıyla onay verdi. "Geç kalma ama hava kararmadan gel. Otobüs bulamazsın sonra."

Başımla onayladıktan sonra büyük kırmızı çantamı alıp içine yedek bir kıyafet koydum. Fotoğraf makinesini, günlüğümü ve birkaç ıvır zıvır da koyduktan sonra mutfaktan dün yaptığım poğaçalardan da koydum bir kabın içine.

Koyu lacivert bir pantolon üstüne de açık yeşil bir bluz giydim. Elime de ince bi ceket alırken spor ayakkabılarımı giyip aceleyle çıktım evden. Sille'ye giden otobüslerin kalktığı yere aceleyle varıp kalkmak üzere olan otobüslerden birine bindim.

ÖZGÜR RUHWhere stories live. Discover now