12. Bölüm

360 123 53
                                    

Saye gözlerime anlamını bilmediğim bir şekilde bakarken dediklerimden pişman değildim.

"Afra, ben ne diyeceğim bilmiyorum."

"Şimdi değil ama ileride seni seviyorum diyebilirsin."

Muzipçe sırıtırken telefonumun çalmasıyla ortamın büyüsü bozulmuştu. Ya annem ya da babam arıyor olmalıydı. Yine sabahın köründe çıkıp gitmiştim.

Cebimden telefonu çıkardığımda arayan isimi görünce ufak bir şok yaşadım. Aramayı redderken Saye'ye döndüm.

"Kimdi arayan?"

"Nefret ettiğim biri."

"Kim?"

Olduğum yerde gerilirken ona her şeyi anlattığımı fark ettim. Saklanacak bir şey yoktu.

"Psikiyatristim."

Dudaklarını birbirine bastırıp başını sallarken aklıma takılan soruyu sordum.

"Sen bana deli gözüyle bakmıyor musun?"

"Sen deli değilmişsin ki Afra. Aslında o hastaneye giden kimse deli değildir. Onlar hayatın çirkinliklerini fazlasıyla görmüş insanlardır. Hayatın akıllıca bir şey olmadığının farkına varanlara deli demişlerdir. Ama sen o farkındalığı vermişsin onlara."

Sözleri içime su serperken böyle düşünmesi beni rahatlatmıştı. Deli aslında bizim gibi olmayan insanlar için kullanılmalıydı. Onlara daha çok yaraşırdı.

Telefonum tekrar çalmaya başlayınca derin bir of çektim. Neydi bu kadının sabah sabah derdi?

"Açmalısın"

Saye'ye gülümseyip yerimden kalktım. Onun yanında bu konuşmayı yapmak istemiyordum.

"Alo?"

"Alo? Günaydın Afra."

"Günaydın Fadime Hanım. Sabah sabah neye borçluyuz bu aramanızı?"

"Afracığım, unuttun mu ayda bir ya da iki ayda bir görüşmelerimiz olacaktı. Bir buçuk ay oldu neredeyse."

Gözlerimi devirdim. Cidden görüşeceğimi mi sanmıştı? Bende sessizlik olunca sözlerine devam etti.

"Hayatın nasıl gidiyor? Nasıl yeni hayatın? Konuşalım biraz."

"Bakın Fadime Hanım. Şu an müsait değilim. Bir arkadaşımla birlikteyim ve ona ayıp oluyor."

"Nasıl bir arkadaş bu? Özel birisi mi de sabahın bu saatinde buluştunuz?"

Sesindeki vurgulu kinaye her ne kadar canımı sıksa da; "Evet özel bir arkadaş. Sonra görüşmek üzere." dedim ve telefonu suratına kapattım.

Arkamı döndüğümde bank boştu. Saye neredeydi? Yine nereye gitmişti? Ben daha sorularımı soramamıştım. Onu daha yeterince izleyememiştim. Bu aptal telefon konuşmamı beklemeden gitmişti.

Bu gidişler beni yoruyordu artık.

...

"Afra 23 yaşındasın! Bu sorumsuzlukların nereye kadar?"

Eve geldiğimde ne bekliyordum ki? 'Aferin kızım yine horozlar ötmeden evden defolup dışarı atmışsın kendini, gel bi sarılıp öpeyim.' demelerini mi? Tabii ki eve gelince azarlama olacaktı. Ki ben bunları hak ediyordum.

"Haklısın baba ama sabah yürüyüşlerine de mi çıkmak yasak?"

Babam üstümü baştan aşağıya süzdü ve bıyıklarını sıvazlayarak güldü.

ÖZGÜR RUHOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz