"Saçmalama. Bir sorun yok gerçekten için rahat olsun." Dedikten sonra elimi çektim ve bu defa bıraktı. Ama o bırakır bırakmaz diğer kolumu tutup beni hızla kaldırdı ve savurdu biri. Dengemi sağlayamadığımdan yere düştüm. Kimin böyle bir şey yaptığını anlamak için saçlarımı çektim yüzümden ve Ulaş'a ardı ardına yumruklarını indiren Berat'ı gördüm.

Başımdan aşağıya kaynar su dökülmüş gibi hissediyordum. Elim ayağım boşalmıştı ve şoktan hareket edemiyordum.

Ulaş'ın yüzü kanla içinde kalmıştı iki dakikada. O bayıldıktan sonra bana doğru geldi ama hala şokta olduğum için boş boş Ulaş'ın olduğu tarafa bakıyordum.

Berat yanıma geldi ve çenemden tutarak kendisine çevirdi. Nefretle bakan gözlerini görmek içimi yakmıştı. Ölmüştüm.

Gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum.

"Yazıklar olsun." Diye tısladı dişlerinin üzerinden.

"Sana verdiğim değere, aşkıma yazıklar olsun."

O kadar bağırmıştı ki korkudan tek yaptığım boş boş bakmaktı. Ne olduğunu anlamıyordum. Nasıl bir duruma düştüğümü anlamıyordum.

Berat beni bırakmış ve geldiği hızda gitmişti.

"Gitme" diye bağırdım arkasından ama duymadı.

"Yanlış anladın" dedim ama dinlemedi.

"Beni sensiz bırakma" diye yakardım ama o gitmişti.

**

Neler döndüğünü anlayamasam da bir saat boyunca arkasından bakakalmıştım. Ne göz yaşlarım akıyordu ne hareket edebiliyordum. Kendimi hissetmiyordum.

Ulaş' a bir şekilde yardım etmişlerdi. Önüme gelip beni kaldırmaya hareket ettirmeye konuşturmaya çalışmıştı ama onu ne görüyor ne de duyuyordum.

Ruhum çekilmiş gibiydi. Bom boştum.

İki saatin sonunda oradan kalkmayacağımı anlayan Ulaş bir şeyler anlatmaya başlamıştı. Ne kadarı doğruydu bilmiyorum ama duyduklarım beni her kesi her yeri yakma isteği uyandırıyordu. Ölmek istiyordum, öldürmek istiyordum. Ceren'in planı olduğunu söylemişti. Özür dilemişti. Delirmiştim.

'Nasıl yaparsın bana bunu. Berat'a nasıl yaparsın?' diyerek göğsünü yumruklamıştım ama içimdeki ateş sönmüyordu.

'Sevdim seni' demişti. Bu nasıl sevmekti. Ölmüştüm ben. Neyin sevgisinden bahsediyordu.

Daha sonra beni ikna etmiş ve arabasına bindiğimiz gibi Berat'ın evine gittik. Ne söylerse söylesin bitmişti benim için. Ceren'e nasıl inanırdım. Nasıl oyununa gelirdim. Kafayı yemek üzereydim.

Yedek anahtarı çıkardım ve eve girdim evde olmasını dileyerek.

Ağır adımlarla yatak odasına geldiğimde açık olan kapıdan girmek beni bugün ikinci kez öldürmüştü.

Bizim yatağımızda çıplak gördüğüm iki beden beni canlı canlı mezara sokmuştu. Ceren ile Berat.

Biri en yakın arkadaşım, diğeri hayatım dediğim adam.

Biri baş düşmanım, diğeri azrailim.

Gözlerim kararıyor, göz yaşlarım bedenimi yakıyordu. Elimi kapının pervazına koydum ve acımın geçmesini bekledim, geçmedi.

Berat gözlerini açıp beni gördüğünde irkildi ama benim ona baktığım kadar boş bakıyordu bana. Kendimi toparlayarak kalan son gücümle çıktım odadan. Çıkmak için salondan geçmem gerekiyordu ama yol o kadar uzun görünüyordu ki dayanamıyordum. Yürümeye bile dayanamıyordum.

Salonun ortasına geldiğimde Berat kolumdan tutarak durdurdu beni. İstemiyordum bana dokunmasını. Bana bakmasını. Midem bulanıyordu. Başım dönüyordu. Her an bayılabilirdim. İçimdeki ateş beni yakıyordu. Çığlık çığlığa 'bitti' diye bağırıyordu iç sesim.

"Bırak" dedim son gücümle. Bırakmadı.

Kolumu çektim ama daha da sıktı.

"Bırak"

Sabrımı sınıyordu.

"Bırak" dedim dişlerimi sıkarak yine bırakmadı.

Sertçe kendimi geriye çektim ve bağırdım tekrar 'bırak' diye. Elinden kurtulmuştum ama devam etmişti çığlıklarım ardı ardına.

Göğsün yumrukluyor, salondaki çerçeveleri ve bibloları elime geleni fırlatıyordum rastgele.

"Nefret ediyorum senden."

Bir çerçeve daha fırlattım.

"Pezevenksin sen" dedim kalan son gücümle. "Hak etmiyorsun sevgimi" dedim.

"Tüm dünyanın altına yatsam da senin kadar şerefsiz ve namussuz olmazdım." Dedim.

Ağzımdan çıkanı kulağım duymuyordu. Yüreğim yok olmuştu.

Ardından gelen tokatla dengemi iyice kaybettim ve yere düştüm.

Bitmişti işte. Bu kadardı.

Kendimi toparladım ve kapıdan çıkmadan söyledim son sözümü "Pişman olacaksın ama dönüşün olmayacak."

ALTIN KADEH "TAMAMLANDI"Where stories live. Discover now