3. Bölüm

7.6K 367 6
                                    

#YIL 2015- ÇAĞIL#

Gördüğüm kabusun etkisi ile nefes nefese doğruldum yataktan. Ara ara gördüğüm bu kabusların beni nefessiz bıraktığı dışında hatırladığım bir şey yoktu. Bir şeyler gördüğümü biliyor ama ne hatırlıyor nede seçebiliyordum olayları, insanları. Psikoloğum kazayla ilgili olabileceğini söylüyordu.

Hafızamın neden yerine gelmediğini anlamıyordum.

Psikoloji ile ilgili araştırmadığım tezi okumadığım kitap kalmamıştı.

Genel olarak ortaya çıkan bilimsel sonuçlar ise, yaşananları kabullenmediğimi ve olayları hatırlamak istemediğimi, bilincim bu yüzden anılarımı geri planda bıraktığını ortaya çıkarıyordu. Fakat ben gerçekten istiyordum. Kendimi tanımak, çevremi ve eski yaşamımı görmek, eski benliğime kavuşmak istiyordum. Yeniden doğmuş olmanın hiçbir artısı yoktu.

Çağkan araştırma yapmış ve bu süreçte hatırlamama yardımcı olabilecek ilaçları getirtmişti yurt dışından. Düzenli olarak kullanmaktan başka yapabileceğim hiçbir şey yoktu şimdilik.

Kendimi bitkin hissediyordum. Ayaklarımı sarkıttığım yataktan kalktım ve odadan çıktım. Çatı katına doğru giderken, sessiz olmak için ultra bir çaba sergiliyordum. Tahta şerit kapıyı yavaşça açtıktan sonra girdim Çağkan'ın odasına. Üst kat tamamıyla ona aitti.

Ne zaman kabus görsem soluğu burada alıyordum. Alışkanlık haline gelmişti artık. Yoksa uyuyamıyor tüm düzenimi sıfırlıyordum.

Çağkan olmasaydı eğer nasıl dayanırdım bunca belirsizliğe bilmiyordum.

Geniş yatakta soluna doğru yatmış ve iki elini yanağının altına almıştı. Bu haliyle onu gören hiç kimse 30 yaşında, başarılı bir iş adamı olduğunu iddia edemezdi. Daha çok 15 yaşındaki bir çocuk gibiydi. Masum ama delidolu bir erkek çocuğu gibi.

Bir süre uzaktan seyrettikten sonra usulca yanına yaklaştım ve yatağa girdim. Pikeyi üzerime çektikten sonra ona doğru dönüp ellerimi yanağımın altına alarak onun gibi yattım. Huzurlu görünüyordu...ellerimi saçlarında gezdirdim hafifçe. Ama tavşan uykulu abim gözlerini açmıştı bile, zaten geç bile kalmıştı. Normalde adım seslerimi duyar ve kalkardı. Kaşlarını çatmış kısık gözleri ile kim olduğumu çözmeye çalışıyordu. Bir iki saniye sonra dudakları kıvrılmış ve kollarını açarak göğsüne yatmamı sağlamıştı.

Güvende hissediyordum.

Güvende ama huzursuz ve eksik....

Neyin eksik olduğunu ve ne sebeple tedirgin olduğumu anlamamak çok sinir bozucuydu.

Düşüncelerimi kovalayarak gözlerimi yumdum. Daha fazla düşünemezdim.

*********

Tabak ve çatal seslerinin hüküm sürdüğü kahvaltı sofrasında düşüncelerimi toparlamaya çabalıyordum. En az hasar ile atlatabilmek için iyi bir giriş cümlesi bulmak için düşünüyordum.

Çağkan her ne kadar 25 senelik abim de olsa ben onu iki senedir tanıyordum. Evet bazı yönlerini, bana olan zaafını iyi biliyordum ama bir o kadar bilmediğim yönü vardı. Değişik bir adamdı abim.

Neye ne derece sinirleneceğini bilmiyordum.

Ama artık konuşmalı ve beni kapatmaması gerektiğini anlamasını sağlamalıydım.

En yakın arkadaşı olan Erdem dışında, kimseyle görüşmemi istemiyordu. Arkadaşlarımı geri püskürtürken beni camdan bir küreye hapsetmeye çalıştığının farkına varamıyordu belki de.

Doktor'um bunun içinde beni bir kere kaybetme korkusu yaşadığı için, ufak bir travma geçirdiğini ve bunu anlayış ile karşılamam gerektiğini söylemişti. Bunu söylerken kendisini görmesini sağlamalıydım belki de. Kendisi bile inanmamış gibiydi söylediğine. Elinde olan ve okuması gereken bir senaryoyu tasdik ediyordu sanki.

Erdem'ide nu yüzden çağırmıştım kahvaltıya. Bana destek olabilecek tek insandı. Abimi tanıyan ve olaylara daha ılımlı bakmasını sağlayan bir yönü vardı. Aralarındaki dostluk baya ileri bir seviyedeydi. Birbirlerine saygı duyan ve fikirlerine önem veren iki insandı onlar.

Benim özgürlüğümün bel kemiğiydi bir nevi.

"Çağkan" boğazımı temizledim ve sırtımı dikleştirdim. Çatalımı ve tabağımı masaya bırakırken bana bakmasını bekliyordum.

"Söyle güzelim." Ama o beni kıvrandırmaya ant içmiş, yüzüme bile bakmamıştı.

Boğazımı temizleyerek bana bakmasını sağladım. Erdem de anlamış ve ellerini göğsünde birleştirerek beni dinlemeye hazır hale gelmişti.

"Sana söyledim. Çalışmak istiyorum. Müzik eğitimimi de tamamladım. Artık bir şeyler yapma vaktim geldi ve geçiyor. İç mimarlık iyi güzel, ama sende benim şirkette çalışmamı istemiyorsun ve bende tam olarak mimar olmak istemiyorum. Ama müzik...farklı benim için. Arkadaşının ortak olduğu bir bar olduğunu söylemiştin. Bende orasıyla dün bir görüşme yaptım ve sahne almamı istediler."

Dolandırarak da olsa söyleyeceğim asıl şeyi söylemiş ve tepkisini beklemiştim.

O ise "Olmaz" diyerek yemeğine geri döndü.

Bedenimi saran sinir dalgasını, geri plana atmaya zorladım kendimi. Eğer ters gidersem daha kötü olurdu.

"Ben istiyorum. Bunun senin için bir önemi yok mu abi?" sesim istemesem de kırgınlığımı yansıtıyordu. Ağlamak istemiyordum ama gözlerim dolmuştu.

"Çok güzel sesin var. Senin için iyi olabilir." diyerek destek çıktı Erdem.

Çağkan ise onun sözlerini duyar duymaz ona dönmüş ve gözleri ile onu öldürmek ister gibi bakmıştı. Erdem umursamayarak omuzlarını silkeledi.

"Güzelim...sen söyle şarkını ben dinlerim. Gerekirse kayıt odası yaptıralım sana çalışmalarına devam et. Ama bar olmaz Çağıl'ım. Olmaz."

Sinirle söylenerek kalktı masadan. Tavrı ve konuşması ile kendimi tutmayı bırakmıştım. Şımarıklık yada başka bir şey. Çalmak istiyordum. İnsanların beni dinlemesini istiyordum. Ve bunu yapacaktım.

"Olur. Ne dersen de, ben o bara gideceğim. Bunu kısıtlayamazsın. 25 yaşındayım ben 2 yaşında değil. Anla artık bunu. Resmen eve kapattın beni. Ne durumda olduğumu anlamıyorsun. Beni anlamak istemiyorsun. Bıktım artık." Elime geçen tabakları ve bardakları yere fırlatırken dökmüştüm içimi.

Bende insandım ve benimde bir sınırım vardı. Abim olması kendini sahibimmiş gibi görmesine neden olamazdı.



Erdem elime aldığım bardağı fırlatmadan yakalamış kollarının arasına almıştı beni. Göz yaşlarım görüşümü bulanıklaştırsa da yarattığım harabeye donukça bakan Çağkan'ı seçebiliyordum.

Birkaç dakika sonra sakinleştiğimde çıktım kollarından ve merdivenlere yöneldim. Kendimi yılmış hissediyordum. Ayakta duracak gücüm kalmamıştı.

Odama girip kendimi yatağıma bıraktığımda, sertçe kapanan kapı ile sıçramıştım.

Göz yaşlarım yeniden akmaya başlamıştı.

Canımı yakarcasına...

ALTIN KADEH "TAMAMLANDI"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin