43. Bölüm: "Prenses"

Start from the beginning
                                    

Evdeki sessizlikten kimsenin olmadığını anladım. Merdivenlerden çıkıp odamın önünde durdu. Uzanıp kulbu aşağı indirdim. O da içeri girdi ve yatağa bıraktı. Ayak ucuma oturdu.

"Senin, aniden ortadan kayboluşun hepimizde soru işaretleri uyandırdı. Ama pek çok kişi es geçti. Ege... Başlarda merak ettiyse de sonradan boşverdi. Banu, uzun süredir Ege'den hoşlanıyordu. Ama sizi biliyordu ve cesaret edemiyordu. Senin ortadan kayboluşunu fırsat bilerek Ege'ye yakınlaşmaya başladı. İlk önce Ege, ona yüz vermedi. Fakat ne olduysa bir gün o da gönüllü oldu. Bunun üzerine ondan ümidi kestim. Sadece ben değil herkes kesti. Efe ve Mete de merak ediyordu. Plan yaptık. O günün kamera kayıtlarına ulaştık. Pek bir şey belli değildi fakat farklı yerlerle kıyaslayarak bulmaya çalıştık. Bazı tanıdıkların da yardımıyla bulunduğun yeri bulduk. Biraz da araştırma yaptık elbette. Ve depoyu bastık. Neredeyse tüm adamlarını öldürdük. Bizi çok zorlayan biri oldu ki Mete de orada yaralandı. Kurşun sıyırmıştı. Geri dönemezdik ya da orada kalmasını söyleyemezdik. Daha fazla tehlikeyi göze alamadık. Ayrılmamaya karar vererek tüm kapalı kapıları kırdık. Devamını da biliyorsun zaten."

Hazmedebilmek için bekledim bir müddet. Nedense bu kadar detayın arasında en çok dikkatimi çeken Ege'ydi. Acaba ne olmuştu da Banu denilen kıza yüz vermeye başlamıştı? Neden benden vazgeçmişti?

Aklıma ilk gelen soruyu sordum. "Peki o adama ne oldu? Yani Emre'ye?"

"Kalan adamlarından biri kurtarmış. Zaten hayati bir tehlikesi yoktu."

Bunu duyduğumda içime bir ferahlık çöktü. Katil değildim. Kimsenin yaşamına son vermemiştim. Şimdilik tek sorunum Ege'ydi. Tabii bir de benden neden vazgeçtiğini öğrenmek.

Ayağa kalktım. Biraz zorlanmıştım ama abartılacak bir şey yoktu. Tabii bunu bir de Atlas'a anlatmak gerekiyordu.

"Ne yaptığını sanıyorsun? Yat şuraya."

"Olmaz. Mete, her zaman bana destek oldu. Benim de ona destek olmam lazım. Yalnız bırakmak istemiyorum."

"Maya yanında zaten."

"Ama bak sen de dedin. Maya yanında. Ben değilim."

Derin bir nefes alıp verdi. "Peki, arabayı ben sürüyorum ve sen de kendini fazla yormuyorsun."

Başımı salladım. Yine, beni kucağına aldı. Arabaya bindirdi, emniyet kemerimi bağladı ve hızlıca Mete'nin evine sürdü.

Kapının önüne geldiğimizde yine kucağına aldı, her ne kadar kendim yürüyebileceğimi söylesem de.

Zili çaldım. Açan Maya oldu. Bizi bu halde görünce ağzı beş karış açıldı, normal olarak.

"Orada dikileceğine kenara geç de içeri girebilelim." diye azarladı, Atlas.

Başını salladı ve kenara çekildi. Atlas'a salona doğru gitmesini söyledim.

Bize arkası dönük bir şekilde tevizyon izleyen Mete "Kim gelmiş, Maya?" diye bağırdı.

"Umarım, misafir kabul ediyorsunuzdur."

Yerinde sıçrayıp bana döndü. "Balum?"

"Ta kendisi, bebek." deyip kıkırdadım. Uzun zamandır Mete'yle ilgilenmiyordum ve bunun daha yeni farkına varmıştım. Acılarımla boğuşurken en yakın arkadaşımı unutmuştum.

Mete'nin çatılan kaşlarına ve öldürücü bakışlarına bir anlam veremezken bu bakışların hedefinin Atlas'a olduğunu fark ettim.

"Senin ne işin var lan burada?"

Artık Çok GeçWhere stories live. Discover now