Episode 30. "Crush."

3.7K 240 85
                                    

Bölüm 30. "Kaza."

Hayat mucizelere gebeydi. Sizi birden alaşağı edebilir, yerin dibine sokabilir ve rezil edebilirdi. Hayatım boyunca rezil olduğum çok fazla an oldu. Okul hayatımda, arkadaşlar arasında, işimde, eşimde, aşkımda.

Ve hayat, çok çelme takar ve yere düştüğünde sırtına onlarca yük yükleyip onlar altında ezilişini izlerdi. Bendeniz, çok düştüm çünkü hayat çelmeleri çok kör noktalarda geçirdi ayağıma. Ama kalktım. Hep kalktım.

Olması gereken de buydu zaten. 'Burda bittim, çıkış yok.' dediğim anlarda bile aslında hep kendimi ben kurtardım. 

Çünkü hayat kısa, insanlar bencil, acımasız. Size sizden başka kimse yardım edemez.

**

"Bu çocuğun geleceğini çok parlak görüyorum."

Ses yanımda oturan ve karnıma bir mikroorganizmayı inceliyormuşcasına bakan Harry'den geliyordu. "Ne?" dedim gülmemi bastırarak. "Anne mükemmel, baba mükemmel. Bu çocuktan bir şey çıkmazsa onca emek boşa gitti demektir." Gülmeye başlayıp elimle onu geri ittim. "Seni salak." 

Karşı koltuğun üzerinde duran telefonum çalmaya başlayınca Harry ayağa kalkıp telefonu eline aldı. "Hmm.." dedi ve çarpık bir şekilde gülümsedi. Boğazını temizleyip telefonu açtı. "İyi günler, karnı alnına dayanmış Arabell Malik'in telefonu. Nasıl yardımcı olabilirim?" Gülerek yanımdaki yastığı ona attığımda sırıtarak yastıktan kaçtı. "Tamam be, veriyorum." dedi ve telefonu bana uzattı.

"Şu beyin boşluğunda beyin olmayan çocuğu niye sana göz kulak olsun diye tuttum bilmiyorum." diye sızlanan Zayn'in sesi, gülmeme neden oldu. "Zaynie, çok ayıp." Dediğimi duyan Harry elindeki oyuncak ayıyı koltuğa atıp "O beyinsiz bana yine hakaret etti değil mi?" dedi. Aralarındaki ilişkiye hayrandım. "Ne demek beyinsiz, seni..." "Beyler!" diye bağırdım telefonu kulağımdan uzaklaştırıp. "Sancılarımın arttığı şu sıkışık zamanda didişmelerinizi çekebilir miyim emin değilim." "Aman Bell," dedi Harry. "Bağırma, bağırınca çocuğu erken doğuracakmışsın gibi geliyor." Kahkahamı bastırmak için en ufak bir çabaya girmedim. Bu çocuk niye böyleydi?

"Rapor istiyorum." dedi Zayn. "Pekala." dedim son heceyi uzatarak. "Harry ile oyuncak alışverişine çıktık ama o kendi beğendiği oyuncakları aldı ve onlara oynuyor." Zayn gülmeye başladı. Aylardır bu gülüşü göremiyor olmam, içimdeki sevgi ateşinin yanmasına neden oluyordu. Amerika'ya fabrika denetimi için gitmişti ve sürekli işleri çıktığı için, mağaza zincirlerini kontrol etmek zorunda olduğundan bir türlü dönememişti. Yaser emekli olup kendine zaman ayırmayı seçtiğinden beri tüm işler Zayn'e bakıyordu. 

"Hayır ama ben Gemma'ya kaç defa dedim." dedi hala gülerken. "Yapamamışlar bunu olmamış diye." Ayağa kalkı pencereye yürüdüm. "Boşver onları şimdi," dedim. "Doğuma çok az kaldı. Seni yanımda istiyorum." Derin bir nefes verdi. "Biliyorum hayatım. İşler burada çok fazla ve ayrılmam halinde her şey birbirine girer; burayı bensiz idare edemezler." Dudak büzdüm. "Anlıyorum ama.. 3 aydır yoksun Zayn. Yılbaşında bile çalıştın. Bense burada günümün her salisesini Harry ile geçiriyorum." Harry arkadan "Heeey!" diye bağırdı. "Beğenmiyorsan git seni küstah, nankör kadın!" Dalgayla dediği şeye aldırmayıp kendimi telefona verdim. "Bu nasıl bir özlem, anlayabiliyorsun değil mi?"

"Tabii ki de," dedi pamuktan yumuşak buluttan hafif sesiyle. "Seni kollarımda hissetmek için şu an her şeyi yapabilirim ama gerçekten elim kolum bağlı. Ufaklık 1 ay daha bekleyebilirse babası yanındayken fırtlayabilir." "Zayn.." dedim yorgun bir sesle. "Doğuma iki hafta var ve ben cuma günü hastaneye yatıyorum. 1 ay çok geç." "Oh.." dedi üzüldüğünü hissettiğim bir şekilde. "Özür dilerim." "Tamam Zayn, sorun yok." dedim. O'nu rahatlatmak istiyordum. "Bir şekilde belki gelirsin. Bilirsin, hayat bu. Kapısını bir şekilde açar." "Umarım. Şimdi gitmem gerekiyor. Sonra görüşürüz. Seni seviyorum." dedi ve telefonu kapattı.

İki gün sonra.

Zayn

Elimdeki çiçek ve hediye torbalarını arabanı arka koltuğuna koyup yerime geçtim. Arabell bugün hastaneye yatmıştı ve beni hala Amerika'da sanıyordu. Oysaki ben üç gün önce dönmüştüm ve şimdi hastaneye gidip O'na beklemediği bir sürpriz yapacaktım.

Ne kadar mutlu olacağını düşünüp gülümseyerek arabayı çalıştırdım ve hastaneye daha kısa yoldan gitmek için otobana saptım. Yol akşam vakti olmasına rağmen oldukça boştu. Bu da hızlı sürebileceğim ve bir an önce ikisine de kavuşabileceğim anlamına geliyordu. Gazı köklerken elimi radyoya attım ve çalan şarkıya hafif hafif eşlik ederken parmağımla direksiyona ritim tutmaya başladım.

Yan koltukta duran telefonum düşük pil uyarısı verdi. Torpido gözündeki şarj aletine uzanıp telefonu elime aldım. Nasıl olsa yol boş ve düzdü. Ellerimi direksiyondan ayırıp telefona uzandım ve arabadaki USB girişine sokup yanıma koydum.

Ne olduysa ondan sonra oldu. İşimi bitirmiş direksiyonu tekrar tutmaya hazırlanıyordum ki, karşı şeritten son hızla gelip bariyerleri aşarak beyaz bir arabanın arabama girmesi bir oldu.

O kadar aniydi ki, direksiyonu çevirme fırsatı bile bulamadım. 

Duyduğum en son ses, pof ederek açılan hava yastıklarıydı. Gerisi boşluk.

Yazar

Hastane odasında adeta bir şenlik havası varken kapı birden açıldı. Hızını alamayan Harry, odaya bodoslama dalmıştı. Herkes gülmeye başlarken, Liam Harry'deki ciddiyeti fark etti. 

"Ben Zayn'i aramak istiyorum." dedi Arabell. "Hayır!" diye ani bir çıkış yaptı Harry. Ona dönen şaşkın bakışlar arasında "Yani, ben şimdi konuştum. Toplantıya giriyordu. Bitince birlikte ararız." Sonra Liam'a döndü. "Bir kahve içsek mi, ne dersin?" Liam onu başıyla onayladı ve birlite dışarı çıktılar.

Çıkar çıkmaz Harry, Liam'ı kolundan tutup koridorun sonuna çekti. "Liam." dedi, gözlerinden telaş fışkırıyordu. " Ne oldu Edward?" "Liam, Zayn.." Devam edemeyip eliyle alnını tuttu. "Zayn ne?" Fazla çıkan sesi üzerine biraz kontrollü olmaya karar verdi. "Ne olmuş, Zayn'e?"

Harry derin bir nefes aldı ve titreyen sesi ve dolan gözleri eşliğinde konuşmaya başladı. "Zayn üç gündür buradaymış, Londra'da. Arabell'e haber vermemiş, sürpriz olsun diye." "Ee?" dedi Liam sabırsızca. "Az önce buraya gelirken, kaza yapmış. Feci şekilde." Liam duyduğu şeyin şokuyla sarsılırken Harry ekledi.

"Ve işin kötü tarafı, ambulans yolda ve onu buraya, bu hastaneye getiriyorlar."



Doğum günün kutlu olsun esmer çocuk. Hayatımın çoğu anında bana ilham kaynağı olduğun, güç verdiğin ve seni sevmenin o muazzam onurunu yaşattığın için. Şu an bu satırları yazıyor olmamda bile ufak da olsa emeğin var ve ben bunu, nasıl öderim bilmiyorum.

Okuyamıyor olsanda, yeni yaşın uğur, mutluluk, aşk, sağlık kısacası sana güzel şeyler getirsin. Pişman olmayacağın seçimler yaptırsın. Mutlu ol.

Ve sizler efendim, belki de artık bölüm gelmez unutulduk diyerek hikayeyi listelerinden çıkaranlar, hala ve hep burada olanlar. Asla unutmadım ve bu konunun bile kafamda olusması uzun zaman aldı. Geri döndük diyelim mi o zaman?

Ee diyelim madem. İçimiz ısınsın. ^^

Hoşbulduk, hoşbuldum. :) 




Never Been Hurt || A New LifeTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon