⭐14.Bölüm

98 12 20
                                    

Karanlığa çok yakınım,yoğunluğunu hissedebiliyorum.

-DARMADAĞINIK-

2 GÜN SONRA

:Hazal Aclan:

Milyonlarca ölüm gördüm.Bir sürü yıkım,bir sürü felaket.Çoğunun yanışını,çoğunun haykırışını,çoğunun parçalanmasını izledim.Geride kalanları çok gördüm.Duygu karmaşalarını,intihar edenleri.Yüzlerce yıkım,yüzlerce doğum.Her birine kendi gözlerimle tanıklık ettim.Bir çok mutluluk da gördüm.Çoğu sahte,çoğu gerçek.Yüzü gülen ama içinde savaş verenler de gördüm.Dünya üzerinde,görülemeyecek kadar çok şey gördüm.Kimin ne düşündüğünü,ne yapmak istediğini..Gözle görülemeyecek şeyler de gördüm.Ama en çok acı gördüm.Acı bizi biz yapan şeydi.Yaşadığımızı hatırlatan,hala bazı hislerin var olduğunu unutturmayan şeydi.Kiminin muhtaç olduğu,kiminin hiç bir zaman istemediğiydi.

Zincirler,benim acımdı.En kötü anım,hiçbir zaman istemediğimdi.Fakat,ben böyle yetiştirilmemiştim.Senin en büyük korkun ne ise,her zaman yanı başında tutacaksın.Avcılar korkmazlar,hiçbir şey onları durduramaz.Eğitimciler en çok bunları söylerdi bizlere.Bir bakıma,doğru hiçbir avcı bir şeyden korkmazdı.Hiçbiri,herhangi biri bile.Bunca yıl yaşamamızda bu öncelikliydi sanırım.Babam önceden,bedenler ölse de ruhların yaşamaya devam edeceğini söylerdi bana.Bu konu üzerinde çok düşünmüş,bir soru üretmiştim.Peki ya,bedenden önce ruh ölürse?O zaman yaşamla arasında ki tek şey,bedeni mi olacaktı?

Çocukken az da olsa,bütün avcılar oyunlar oynayıp,salıncaklar da sallanmıştı.Her bir avcının güzel bir anısı oluyordu çocukluğuna dair.Benim çocukluğum ile ilgili tek güzel anım ağabeyimdi.Onun dışında,babam evimize hiç oyuncak almazdı.Beni diğer çocuklardan ayrı tutmuş,eğitimimi iki yaşımda başlatmıştı.Oyun yok,çocukluk yok,gülümsemek yok.Her şey yasaktı bana,çok katı yetiştirilmiş hatta çoğu zaman dışarıya bile çıkmamıştım günlerce.Gördüğüm tek kişiler ailem ve eğitmenlerim olurdu.

Ağabeyim ise,evimizin tavan arasına benim için bir oda yapmıştı.Oda da azda olsa birkaç oyuncak vardı.Tavandan sarkan büyük beyaz bir salıncak da vardı.Kocaman penceresi,her zaman dışarıda ki her şeyi gösterirdi bana.Odanın büyük bir bölümü,eski Dünyadan kalan şeylerle donatılmıştı.Kitaplar,diziler,çizgi romanlar,tuvaller ve boyalar..Ağabeyim beni her zaman oraya götürür,benimle saatlerce vakit geçirirdi.Yatacağım zaman ise,bana her zaman 'Hansel ve Gratel'i okurdu.En sevdiğim kitaptı.Bıkmadan usanmadan okurdu defalarca.Uyandığım zaman ise hep ağabeyimin kollarında olurdum.O iyi olmaktan uzaktı.Mükemmeldi çünkü.Hayatımda tanıdığım en iyi,en güzel kişiydi,

"Sen hiçliksin, Hazal Aclan! "

Kulağıma ulaşan sesle birlikte gözlerimi açtım.Gecenin, pusu kurmuş gibi çöktüğü şehrimin manzarasından aldım gözlerimi.Ve arkamda bağıran, aciz bedene baktım.Kanlar içinde,öfkesini kusuyordu bana,

"Evet sen tam da busun.Çığlıklara hükmeden,kanları etrafında dize getiren kızsın.Ama sana asla ötmeyeceğim."

Elimde ki bıçağın sivri ucunu tuttum ve işaret parmağımı üzerinde gezdirdim.Hızlı bir hamleyle fırlattığım da,omzuna denk gelen bıçakla acı içinde bağırdı,

"Tekrar soruyorum.Arslan Kazra,nerede? "

Başını iki yana salladı.İşte o an,olan olmuştu.Öfkeyle bağlı olduğu sandalyeye bir tekme attım ve yere düşmesini sağladım.Üzerine eğildim ve ardı ardına yumruk atmaya başladım.Bir süre sonra elimde ki acıyla dururken,kafasını yan çevirdi ve ağzımda ki kanları tükürdü.Yakasından tutup yüzünü yüzüme yaklaştırdım,

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Sep 10, 2016 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

KARANLIKWhere stories live. Discover now