⭐5.Bölüm

159 19 51
                                    

Bizi kötü olmaya alıştırdılar..

                                                                                -SALGIN-                                                                                           

"Ezra!Işınlanma cihazı da gitmiş."

Berk'in sözleriyle daha da çok panikledi genç adam.Bir süre derince soluklandı.Annesi saatlerdir kayıptı,bunun yanında bir de avcıların akın akın ormana gittiği söyleniyordu.Şimdi de ışınlanma cihazı kayıptı.Ezra yanında durduğu ağaca bir yumruk attı.Sonra tekrar,tekrar ve tekrar.Elinden kan akmaya başlayınca Berk,yanına gidip kolundan tuttu onu.Destek verircesine sakince omzunu sıktı arkadaşının,

"Biraz sakin ol dostum.Böyle--"

Berk'in sözünü kesen şey,sınırdan gelen çan sesi olmuştu.Ses ile birlikte Hande ve Mine dışarıya çıkmışlardı.Ezra ilk çan sesiyle saymaya başladı,

"Bir."

Mine Berk'e soran bakışlar attığında sakince omuzlarını silkti.Bir çan sesiyle daha Berk ve Ezra birbirine baktı,

"İki."

Hande,Mineyi kolundan tutup Berk ile Ezra'nın yanına ilerledi.Son bir çan sesiyle Ezra kaşlarını çatmıştı,

"Üç."

Mine sakince baktı ağabeyine,

"Ağabey,bu da ne demek oluyor?" 

Ezra başını Mineye döndü ve serin kanlılıkla cevapladı onu,

"Şu demek oluyor.Eğer sınırdan üç büyük çan sesi geliyorsa,kesinlikle işin içinde ceset var demektir."

Ezra sözünü bitirdikten sonra Berk ile aynı anda sınıra doğru yürümeye başladılar.Hande ve Mine birbirine endişe dolu bakışlar atsa da,onlar da sınıra doğru ilerlemeye başladı.Kısa bir sürenin ardından sınıra vardıklarında,ortama büyük bir sessizlik hakimdi.Avcılar ve Doğa üstülerden herkes sınırdaydı.Sadece Hazal ve arkadaşları,onun yanında bir az da gardiyan yoktu.Sisin yoğunluğu artmaya devam etse de herkes birbirini görebiliyordu,

"Farkında mısın?"

Berk'in sesiyle ona döndü Ezra,

"Neyin?"

Berk kaşlarıyla avcıları işaret etti,

"Her ne olduysa,onların da haberi yok belli."

Ezra avcılara çevirdi bakışlarını.İlk defa dehşet dolu bakışlar yerine,soru soran bakışlar vardı aralarında.Sislerin arasında büyük bir borazan sesi yükseldi.Yoğun sis yüzünden pek bir şey görünmüyordu ancak orman tarafından gelen siyahlıkları görebiliyorlardı.

Yavaşça Hazal'ın arkadaşları belirmeye başladı sisin içinde.Sarp ve Koray'ın omzunda cesetler vardı ancak yüzleri gözükmüyordu.Arkadan Yaprak ve Meltem sert yüz ifadeleri ile belirdi.Sonra bir kaç gardiyan,onlar da ceset taşıyordu.En son ise Hazal belirdi.Sert ve sinirli bakışları herkesin üzerinde dolaşıyordu.Diğerleri çoktan sınıra varmıştı.Hazal hala uzaktaydı.Olduğu yerde durdu ve kalabalıkta göz gezdirmeye başladı.Gözleri,sanki aradığı şeyi bulmuş gibiydi.Sarp,Koray ve gardiyanlar taşıdıkları cesetleri yere bırakınca iki taraftan da şaşkınlık dolu nidalar yükseldi.

Bars öne çıkıp önce cesetlere sonra da Hazal'a baktı,

"Hazal,neler oluyor böyle?"

Hazal hızla Doğa üstülere doğru yürümeye başladı.Esen sert rüzgar nedeniyle cesetlerin kokusu her yere yayılıyordu.Hazal'ın yere bastığı her sert adımda Doğa üstüler endişeyle Kerim'e bakıyorlardı.Hazal sırtından kılıcını çıkarıp sertçe yere fırlattı.Hızını ciddi anlam da kesmiyor ve hızla sınıra yürüyordu.O sınıra yaklaştıkça,Doğa üstüler geriliyordu.Bars,Hazal'ın sınıra iyice yaklaştığını görünce ona doğru yürümeye başladı.Bars'a Sarp ve Koray'da eşlik ettiler.Onlar hızla Hazal'a ilerlerken,Hazal aksine sınıra daha da çok yaklaşmıştı.

KARANLIKTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon