Yüzümü acıyla buruşturduğumda seslere bir anlam yükleyebilmiştim.

İlk seçebildiğim ses Rüzgarın ki idi. Sonra Emir, Mete ve Kayra'nın da küfür ederek bana seslendiklerini duydum. Bir yandan ise Rüzgara ne yaptığı hakkında küfürler ediyorlardı.

Solumda ki adam kendini arabadan dışarı sürünerek çıkarttı. Ardından suratına hızla geçirilen tekme ile yüzünün savrulup çimlere düştüğünü gördüm.

Gözlerimi hala açık tutmakta zorlanıyordum fakat kapıdan eğilip bana tersten bakan Rüzgarı görüyordum.

Mavi gözlerde ki duyguları ilk defa seçebiliyordum. Rüzgar bu kez duygularını kilitleyememişti ve bana kendisini mavi gözlerinden gösteriyordu.

"Hadi güzelim." Dediğinde buz tutan kanımın hızla ısındığını hissettim.

İçeriye doğru uzanıp ona göre ters duran bedenimi belimden tutarak yatay pozisyona getirdi. İki elini koltuk altımdan geçirerek dışarı doğru yavaş yavaş çıkartmaya başlamıştı.

Kendimi Rüzgar'a bırakmıştım ki biri ayak bileklerimden yakaladı.

Refleks olarak ağzımdan bir çığlık kaçtığında bileğimi ellerinden kurtarmaya çalışıyordum.

Kulağımın dibinde bir silah patladığında kulaklarım çınlamaya başladı. Karşımda ters duran adam eline bakarak bağırıyordu ve ben onu duyamıyordum. Ya da duyuyordum fakat anlayamıyordum. Sesler kısılmış ve görüntü yavaşlamış gibi hissediyordum ve bu iğrenç hissettiriyordu. Sanki beynim uyuşup sıvılaşıyordu.

Rüzgar, bileğimi tutan adamın elini vurmuştu fakat bu beni rahatsız etmemişti aksine, rahatlatmıştı.

Rüzgar sonunda beni arabadan çıkarttığında sırtımı arabanın kapısına yasladı ve iki eli ile yüzümü avuçladı.

"Tanrım, Doğa!" dedi ve sıkıca bana sarılıp burnunu saçlarımın arasına yasladı.

"Üzgünüm, çok üzgünüm. Ne yapacağımı b-ben bilemedim." Dediğinde sesi boğuk çıkmıştı fakat yine de kekelediğini duymuştum.

Rüzgar'ın kekelemesine neden olmam beni gülümsetmişti.

"Ölebilirdim." Dedim bunun bilincinde olmasını isteyerek.

"Hayır ufaklık, hayır. Benim iznim olmadan ölemezsin bile." Dediğinde her ne kadar sinirlensem de bir tepki verememiştim.

Az önce ölümle burun buruna gelmiştim ve şu an istediğim tek şey Rüzgarı öpmekti.

Bilinçli ya da bilinçsiz, istiyordum.

Onu bir kez daha öpemeden ölmek istemediğimi düşündüğümde kıpırdandım ve kafasını saçlarından çekmesini sağladım.

Ellerimi yeni çıkmaya başlamış sakallarına değdirdiğimde ilk önce mavi gözlerine ardından dudaklarına bakmıştım.

Ona yavaş yavaş yaklaştığımı fark ettiğinde beklemeden kendi dudaklarını dudaklarıma bastırdı.

Ellerinden sanki kayıp gidecekmişim gibi korkarak, çok değerli narin bir eşyaymışım gibi yumuşak bir şekilde öpüyordu. Öpücüğünde bütün masum duyguları barındırması başımı döndürdüğü gibi midemin de tanıdık bir hisle kasılıp gevşemesine neden oluyordu.

O anda bu hissi sevdiğime karar verdim.

Alt dudağım onun dudakları arasındayken ellerim ensisine gitmişti. Rüzgarın eli de bel boşluğuma yerleşmişti ki acıyla inledim.

Rüzgar hızla dudaklarımdan ayrıldığında bana zarar vermiş olduğu düşüncesiyle gözleri kocaman açılmıştı.

"Ne oldu? Ne yaptım? Özür dilerim!" diye telaşlı telaşlı bağırırken kıkırdamama engel olamamıştım.

Kasılan karnım nedeniyle yüzümü tekrar buruşturduğumda hala kıkırdıyordum.

Kayra'nın "Harika delirdi." Dediğinde ciddi ses tonu daha sesli bir şekilde kahkaha atmama neden oldu.

Sonunda kendimi susturduğum da karşıma da ki dört erkeğinde bana deliymişim gibi baktığını gördüğümde "Tanrım!" diyerek inledim.

Mete "Şokta." Dediğinde Emirin de "Beynin de hasar oluşmuş mudur?" dedi ve sanki baş ağrım kendini belli etmek istiyormuş gibi şiddetlendiğinde elimle başımı tuttum.

"Başım.." diye mırıldandığım da gözlerim yavaş yavaş kararmaya başlamıştı.

Rüzgarın tapılası sesinden adımı duyduktan sonra aşina olduğum karanlık beni tekrar içine almıştı.

Zamansız AşkWhere stories live. Discover now