KAÇIŞ...

511 23 1
                                    

KEYİFLİ OKUMALAR...

"Ben çıkıyorum annee, spordan sonra Albina'nın yanına giderim, merak etmeyin beni,"diyerek, anneme seslendim.
Bir yandan da koşarken beni rahatsız eden saçlarımı elimdeki yeşil renkli lastik tokayla topuz yapıyordum.

"Tamam kızım, dikkatli ol, çok yorma kendini. "
Yüzüme gelen, yaptığım topuzdan çıkılmış olan saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştıran annemin yanağına sulu bir öpücük kondurdum.

"Mmm çokta tatlı olurmuş anne yanağı da ya,"
diyerek hafiften dişlerimle annemin yanağını ısırdığımda, annemin tatlı çığlıklarından birini duymuştum.

"Aaaa Ceylan, yapma kızım, uğraşma benimle, yine iz bırakacaksın yanağımda. Hem vaktinde git, yap sporunu. Hadi, bakalım şımarık kızım benim. "

Son bir öpücük kondurduktan sonra, hızla kapıya koştum.
Annemin tatlı çığlıklarından birine daha maruz kalmak istemezdim değil mi? Kapıyı açıp, dolaptan aldığım spor ayakkabılarımı giyerken;
"Bu şımarık kız seni çook seviyor ama annesi," demeyi de ihmal etmemiştim.

Kapıyı kapatmadan önce ardımdan annemin; " Çatlak kız yaa. "
diyerek mırıldandığını duymuştum.

Canım annem benim yaa, en büyük değer; benim için aileydi.
Çok şükür ki geniş ve büyük bir aileye sahiptim. Benden üç yaş küçük, fazlasıyla şapşal olan erkek kardeşim ve yine benden sekiz yaş büyük yakışlı mı, yakışıklı bir abim vardı.
Ailemin mutluluğu benim için her şeyden daha önemliydi.
Aslında sadece aileme özel değildi bu insanlara değer biçmem.
Tüm sevdiklerime, hayatıma giren insanlara değer veriyor ve mutlu edebilmek adına çaba sarf etmeyi seviyordum.
Hatta sadece insanlara değil, hayvanlara da zarar vermekten kaçınıyordum.
Sırf bu yüzden küçüklüğümden itibaren Veteriner olmaya karar vermiştim.

Sanırım bu huyumu babamdan almıştım.
Babam da maddi şeylerden daha çok ailesine ve insanlığa önem veren birisiydi.
Fiziki ve yüz hatlarımla ne kadar anneme benzesem de, kişilik olarak tamamen babama çekmiştim.

Koşarken biraz yavaşlayarak etrafıma bakındım, genelde oturduğumuz sitenin arkasında olan bu orman yolunda koşardım.
Ormanın insanın içini ferahlatan havasıyla beraber, sık sık dikilmiş olan çam ağaçları da serin bir hava katıyordu.

Bu gün ise hava çok güzeldi.
Hafiften esen rüzgar ve yağmur öncesi toprak kokusu...

Biraz daha yavaşlayarak, geldiğim orman yolundan geriye döndüm.
Bu günlük bu kadar spor yeterliydi.
Siteye geldiğimde hemen bizim evin sağ tarafında ki Albina'ların evinin bahçesine girerek kapının ziline bastım.

Bir, iki, üç, dört...

Ve tabiki de Albina Hanım kapıyı açmaz.
Hanımfendinin bu saatte uyandığı görülmemiştir ki zaten hiç bir zaman.
Kesin Efsun teyzede yoktur şimdi evde. Hayır anlamıyorum bir insan hiç mi erken kalkmaz yahu.

Arka bahçeye dolanıp, bahçe kapısı bir ihtimal açıktır diyi baktığımda, Allah'tan kapı açıktı.

Hemen ikinci kata Albina'nın odasına yöneldim.
Odadan içeriye girdiğimde, bir çift çorap arasan bulamayacağın kadar dağınık bir oda ve bir adet horlaması duvarlarda yankılanan Albina'yla karşılaştım.

Bide ben hiç horlamam der ya.
Tabi canım öyledir...

"Albina, hadi kalk. Öğlen oldu hadiii."
diyerek Albina'ya seslenirken bir taraftan da kapalı olan perdeyi ve odanın hava alması için pencereyi açtım.

"Hadi kızım ya uyann."

Tekrar seslendiğimde aslan kükremesine benzeyen horlamasıyla bana karşılık vermişti.
Yok arkadaş bir insan bu kadarını da istese duymamazlıktan gelemez ki.
Ama tabi biz burada bir insandan değil insan kılıklı kış uykusunda olan bir ayıcıktan bahsediyoruz.

ESARETOnde histórias criam vida. Descubra agora