glosbé.

7.4K 686 105
                                    

Karşımdaki yüz alayla beni süzerken, hâlâ salak salak bakıyordum.Sonunda kendimi toparlayıp transtan çıktığımda "Ne işin var burada?" diye sordum.

Sipariş ettiğim sıcak çikolatadan bir yudum alıp üst dudağına bulaşmış köpüğü yaladı ve cevap verdi.

"Sevgilin öldü, artık boşta olduğuna göre seni ayartabilirim."

Gözlerimi kırpıştırıp ona bakarken tam bir aptal gibi göründüğümü biliyordum.Şaşkınlıkla aralanan dudaklarımı defalarca aralayıp kapatırken gülümsedi ve elini çenemin altına koyup yukarı doğru ittirdi.

"Dikkat et,sinek kaçacak."

Hafifçe silkelenirken sonunda doğru düzgün bir cümle kurabilmiştim.

"Ölen arkadaşının arkasından nasıl böyle konuşabilirsin?"

Röntgenci bakışlarıyla baştan aşağı beni süzdü ve omzunu silkti. "Canı cehenneme."

Dediği ürpermeme neden olurken Nate Kim'e tiksinerek baktım. Nasıl bu kadar umursamaz olabilirdi?

"Beni nasıl buldun?" Soğuk bir ifadeyle sorumu yönelttiğimde küçümseyerek baktı.

"Ben seni cehenneme gitsen bile bulurum, akıllı birinin böyle sorular sorması çok üzücü."

Alt dudağını büzüp dalga geçercesine konuştuğunda oturduğum yerde rahatsızca kıpırdandım.

"Ayrıca yanlış soruyu sordun Eun Gel.Seni nasıl bulduğumu değil, senden ne istediğimi sorman lazımdı."

Gözlerimi kısıp merakla ona baktığımda bardağın içindeki kaşığı döndürerek konuşmasına devam etti.

"Dün çok tatsız şeyler oldu Eun, ne olduğu hakkında bir fikrin var mı?"

Aklım dünkü adli tıp faciasına gittiğinde belli belirsiz kafamı sağa sola salladım.

"Dün Mi Ra'yla tatlı tatlı uyurken(!) kendimi karakolda buldum. Ne kadar acıklı değil mi?"

Vereceğim tepkiyi ölçercesine attığı bakışlar gerilmeme neden olurken düz bir sesle konuştum.

"Neden?"

Kafasını sola doğru yatırdı ve yüzünü buruşturdu.

"Bazı kokarcalar bana şaka yapmak istemiş."

Yüzümdeki endişeli ifadeyi silmek için tırnaklarımı bacaklarıma batırıyordum.

"Ne tür bir şaka bu?"

Donuk bakışlarla bana bakarken çalan telefonla korkutucu koyu renk gözlerini üzerimden çekti. Karşısındaki kişiye kısa kısa cevaplar verdikten sonra telefonu kapattı ve ayağa kalktı.

"Oppanın gitmesi gerek.Akşama kadar beni çok özlememeye çalış."

Kaşlarımı çatıp "Akşam?" diye sorduğumda kolundaki saate baktı ve bana döndü.

"Yedide bu kafenin önünde buluşalım, konuşmamız lazım."

Omuzlarımı silkip alayla ona baktım.

"Neden seninle buluşayım ki?İstemiyorum."

Yüz ifadesi sertleşirken dişlerinin arasından konuştu. "Bu bir teklif değil, emir Eun. Gelmezsen neler yapabileceğim konusunda hiçbir fikrin yok."

Yutkunarak ona baktığımda gülümsedi ve kafeden çıktı.

Kafeden çıktığı an derin bir nefes aldım ve kafamı kollarımın üzerine koydum. Bu adam nereden çıkmıştı ve şaka derken neyden bahsediyordu?

günahkâr » jung kook ✅Where stories live. Discover now