34~Uzun Sabah-1

1.8K 101 12
                                    

•Muse-Muscle Museum•

...Şişmiş gözlerimi açmakta zorlanmıştım. Kim bilir kaç saattir uyuyordum? Elimi boş yatakta gezdirdim. Üzerim örtülmüş ve Baran benden önce uyanmıştı. Hafifçe yatakta doğruldum. Cidden bu odada kalmıştım öyle değil mi? Rüya falan değildi bu...

Saçlarıma elimi daldırdım ve biraz da olsa düzelttim. Üzerimdeki pikeyi çekip ayaklarımı yataktan sarkıttım. Esneyerek ayağa kalktım ve ayaklarımı sürükleyerek paytak adımlarla evde onu aramaya başladım.

Oturma odasının köşesinde bulunan yemek masasında bir kuş sütü eksikti diyebilirim. Baran'dan bunu beklemezdim doğrusu. Elinde çaydanlık ve belinde mutfak önlüğüyle içeriye gelen Baran'ı görünce, bir an evi annem bastı sandım.

Afallayarak saçlarımı sağa attım.

"Günaydın... Çok yakışmış..."

Anlamadığım için gözlerimi kıstım ve cevap vermesini bekledim.

"T-shirt." dedi gözüyle üstümü işaret ederek.

Yüzüm kızarsa da gülümsedim.

"Hadi gel. Senin için hazırladım."

Masaya geçtim ve karşılıklı sandalyelerden birine oturdum.

"Demek böyle mârifetlerinde var?" dedim ve neredeyse sofranın yarısını tabağıma boşalttım.

"Demek ben yokken evime giriyorsun?" dedi. O sırada ağzıma attığım beyaz peynir boğazımda kalmıştı. Öksürmeye ve kendi kendime -olabildiğince- sırtıma vurmaya çalıştım. Baran geldi ve benim yapamadığımı o yaptı.

"Sakin ol... Boğulmanı gerektirecek bir şey söylemedim."  dedi ve acıtmamaya özen göstererek sırtıma birkaç kez vurdu. Elimle ona dur işareti yaptığımda, masadaki peçeteyi alıp banyoya koştum. Rezil olmak için geç mi kalmıştım yoksa?

#

Gerekli işi bitirdiğimde yüzümü yıkadım ve aynada son kez kendime bakıp kapıyı açtım. Beni beklediğini tahmin ediyordum fakat bunun kapının ağzı olacağını tahmin edemezdim.

"Ah! İyi misin?"

"Öncekinden daha iyi..."

"Ben... Böyle olacağını bilemezdim." dedi ve gülmemek için dudağını dişledi. Omzuna sıktığım yumruğumu geçirdim ve onu itip içeri geçtim. Telefonum melodisi duyulduğunda ekranda Selin yazısını görünce çok bekletmeden açtım. Yatak odasına geçip kapıyı kapadım.

"Efendim tatlım?"

"Dönmüşsünüz. Ve bunu Beren söylemese öğrenemeyecektim. Aşk olsun!"

"Söylemeye fırsatım olması desek... Daha doğru olur."

"Akşama buluşuyoruz söyleyeyim..."

"Bilmem, bizimkilere sordun mu?"

"Tek sen ve Baran kaldınız işte. Sen ona söylersin."

"Hey... Benim Baran'ın yanında olduğumu nereden bildin?"

"Senden önce Beren'le konuştuğum için olabilir mi acaba?"

"Tamam... Bu soruyu sormadım farzet."

"Geldim Sinan..."

"Sinan? Ne yani, onunla mı birliktesin?"

"Ah sonra anlatırım. Sadece... Bugün tüm gün onunla olmak zorundayım..."

"Diyorsun? Oldu o zaman ben sizi engellemeyeyim..."

"Derin öyle değil. Ya üf boşver kapatıyorum akşam yedide orada oluruz..."

"Peki... Görüşürüz."

Telefonu kapadım ve salakça sırıtmaya başladım. Aslında önceden tahmin etmemiştim ama şimdi düşününce... Hiçte fena gözükmüyorlardı. Herneyse. İçeri geçtim ve ertelemiş olduğumuz kahvaltıya geri döndüm. Konuşmadan sadece yiyiyorduk.

Baran'ın telefonu çalmaya başlayınca masadan ayrıldı. Açıkçası, şu an bu kahvaltıdan başka bir şey düşünmek istemiyordum.

Bir kaç dakika sonra tekrardan masaya gelince ona döndüm. Kızgın gözüküyordu.

"Kimdi?"

O ise bu sorumu duymaz gibi yapıp masadaki tabağını toplamakla meşguldü.

"Doydun mu? Daha yeni yemeye başlamadın mı?"

Ne yani bunu da mı duymadı? Bu sefer içeri geçti ve elindekileri bırakmış olarak geri döndü. Odasına geçince bende onu takip ettim. Atletini çıkarmaya başladı. Ve bir t-shirt giydi.

"Bir yere mi gidiyorsun?"

Bu sefer de duymamıştı. Harika! Yalnız şortunu da çıkartınca iş ciddiye binmişti işte. Arkamı hızlıca döndüm.

"Ya neden cevap vermiyorsun?"

"İşim var Derin tamam mı?"

"İşte bende onu soruyorum." dedim o yanımdan geçerken. Banyoya gitti ve bende kapıda kollarımı bağlamış bir şekilde onu bekledim. Saatini ve bilekliğini takarken "Sinan aradı. Buluşalım diyor. Oldu mu?" dedi.

"Sinan mı?"

"Evet Derin."

"Ha tamam öyleyse..." dedim ve yalandan sırıttım. Sinan'mış! Bakalım bu Sinan hangi Sinan? "Çıkıyorum ben. Sende giderken kapıyı kilitle." dedi ve yanağımdan bir makas aldı. "Ah tabi..."

Kapıyı açtı ve ardından da dışarı çıktı. O kapıyı kapadıktan hemen sonra bende odaya geçip akşam çıkardıklarımı hızlıca üstüme geçirdim. Kapıyı çekip kitledikletten sonra merdivenleri teker teker indim. Kapıdan çıktığımdaysa yolun sonlarına doğru arabayı görünce önümden geçen ilk taksiye atladım. Kısa ama hızlı bir takipten sonra, geldiğimiz yer yıkık bir binaydı.

Baran'ın burada ne gibi bir işi olabilirdi ki? Hadi desem Sinan ve Selin burada beraber olsa diye de... Bu da imkânsızdı. Yani Selin'i tanıyorum. Hijyen düşkünü bir kızın burada asla işi olmazdı. O içeri girdikten kısa bir süre sonra bizde gizlendiğimiz yerden çıkıp kapıya geldik. Ücreti ödeyip arabadan indim.

İçeriye girip etrafı kolaçan ettim. Yıkık dökük bir evde, ne işi olabilirdi ki? Onu ararken aynı zamanda da ses çıkarmamaya özen gösteriyordum, fakat bu çok saçmaydı. Ve bu konuda da başarısız olmuştum. Teneke kutuya ayağım takılmıştı, ve bu boş harâbede yankılanması en olağan şeydi.

"Kimse var mı?" Birileri varsa da belki bu şekilde öğrenirdim. Neden bana yalan söyleme gereksinimi duymuştu ki? Niye doğruyu söylememişti? Onu bulmak ve bu soruların hepsinin cevabını almak istiyordum. Kırık kapının ardında, geniş bir oda vardı. Ve kendimi oraya gitmek zorundaymış gibi hissederek oraya sürükledim.

"Pardon güzel kız?" Attığım kısa çığlık ardından pes ederek arkamı döndüm. Beyaz gömlekli ve siyah takım elbiseli, 50'li yaşlarında olan adama baktım.

"Eee... Şey, ben bir arkadaşımı arıyordum da..."dedim yutkunarak.

"Senin gibi bir kızın arkadaşı... Burada ne arasın?"

"Aslına bakılırsa... bende onu öğrenmek için geldim..."

"Çık sen buradan. Yanlış görmüşsündür. Bir daha da bilmediğin yerlere gelme... Tamam mı tatlı şey..."

"Ah... Ben özür dilerim. Herneyse. Ben çıkayım..." dedim ve gülümseyerek o harâbeden çıktım. Çantamı biraz kurcalamam sonucunda telefonumu bulunca Baran'ın numarasını tuşladım. Gelen melodi, uzak değildi... Ve az önce içinde olduğum yerden geliyordu. Arkamı döndüm. Bu adam benimle oyun mu oynamıştı. Yavaşça yürürken, silah sesi kulaklarıma doldu.

"Baran?!" Koşarak tüm odalara girdiğimde, sonunda onu bulabilmiştim. Bir şeyi yoktu ve ona sımsıkı sarıldım.

"Sana bir şey oldu sandım..."

Nefes alış verişimi düzene sokmaya çalışırken, onu sadece bir noktaya baktığını farkettim. O noktaya döndüğümdeyse... her şeyi anlamam uzun sürmedi.

• Son 6... •

Bay Şebek (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin