23~"Şebek!"

2.2K 121 6
                                    

...Sabah gözlerimi açtığımda arkamdan birinin sarılmış olduğunu farkettim. Baran olduğunu düşünüp "Aşkım... Bırakta kalkayım..." dedim ve kolunu öptüm. "Derin?" dedi ama bu Baran değildi ki... Bu... "Furkan?!" ...

Gözlerimi hemen açtım. Bu, nasıl bir kâbustu böyle?

"Sakin ol... İyi misin aşkım?" Arkamı döndüm ve bu sefer Baran olduğu için boynuna sarıldım. "Seni seviyorum..." Ağlamaya başlamıştım. "Bende, bende ama ağlama... Lütfen..."

Aradan 20 dakika geçmişti. Baran içeriye geçmişti. Bende hemen üstümü giyinip onun peşinden gittim. Sofrada neredeyse sadece kuş sütü eksikti... Elinde çaydanlıkla gelirken "Hayır o da var..." dedi Baran. Güldüm ve sofraya oturdum. "Bende sadece oraya özel sanmıştım..." dedim. "Neymiş o?"

"Hani böyle oraya gittiğimizden beri, kibar davranıyorsun ya..."

"Uyuz!"

"Ve işte, özlediğimiz Baran..."

"Bence sen buldun bunuyorsun!"

Ağzıma sanki fermuar çeker gibi yapıp kahvaltıya gömüldüm... Ciddiyim, şu erkekler kadınlardan daha güzel yemek yapıyor. Zaten bu yüzden çoğu aşçı erkek. Bir omlet yapmış... Of... Evet sadece of...

"Arada nefeste al olur mu?"

"Sonra alırım"

Parmaklarımı yemem de bittiğinde sofradan kalktım, ve Baran'ın kucağına oturup yanaklarından öpmeye başladım. 5-6 dakika sonra kalkıp içeri geçtim. Üstümü giyinip saçımı yaptım. Bugün Beren'le alışverişe çıkacaktık. Hazır olunca Beren'i aradım ve buluşup gittik...

●○●○●

"Buraya döner dönmez sanki hastalığı hiç geçmemiş gibi... Şimdi de kâbuslar görerek uyanıyor. "

"Baran kapatıyorum, Derin geliyor..."

"Tamam ama dikkat et!"

"Oldu... Tamam Gizem'ciğim... Görüşürüz."

Beren'e de alması gereken önlemleri anlattığımda işim tamamdı. Berke'lere çıktım. Tüm kadro oradaydı zaten; Sinan, Gökhan ve Selim. Kapı çalmıştı. Derin'ler daha yeni gitti, dönmeleri imkansız. Kapıyı ben açtım ve ne yazık ki karşımdaki görüntü hiçte hoş değildi...

"Umut?!"

"Ooo... Kardeşimi kaçıran ...... de burdaymış!" (Ne istiyorsanız onu getirin)

"Umut... Deme şöyle. Anlatayım bir dur."

"Ne anlatacağını dinleyerek sadece zaman kaybım olur. Ki bunu da istemem..."

"Lütfen, geç içeri... Sakin sakin konuşalım."

"Kapa lan şu çeneni! Derin nerede?!"

"Yok burda..."

"Sana, Derin, Nerede, Dedim!!"

"Umut, sakin ol." Bu sefer Berke demişti. Ama onun bu sözlerini bölen benim Umut'dan gözüme iniş yapan yumruk olmuştu. Sinirle ayağa kalktım. Ama ona hâlâ saygım vardı. Ve bir şey yapmadım.

Berke'ler onu sakinleştirirken, bende odama geçtim. Kapıyı sert bir şekilde kapayıp, aynada şişmeye başlamış olan gözüme baktım. Harika! Ben onun kardeşini iyileşsin diye buradan uzaklaştırayım, o bana gelip yumruk atsın. Mü-kem-mel!

Evet yaptığım iyiliğin sonucu yediğim yumrukla kalamazdı öyle değil mi?! Berke'nin odaya girip söylediği şeyi hâlâ algılamaya çalışıyordum.

"Baran? Burda mısın kardeş?"

"Ah süper! Bir Derin'i benden uzaklaştırmadığı kalmıştı ne de olsa..."

Umut Derin'i kendi basketbol takımının planlamış olduğu kampa götürecekti. Tam tamına bir ay... Evet ya, hayatım mükemmel. Buna bugün bir kez daha şahit oldum!

●○●○●

"Ağbi saçmalama... Daha yeni gelmişim ve sen beni oraya götürmeye zorluyorsun. Çok beklersin Biricik!"

"Kapa şu çeneni! Sana geliyor musun diye sormadım! Geliyorsun, ve ona göre hazırlan dedim. Alacakların varsa al. Bana bak, dizinin bir karış üstünde olursa, bir daha sende diz diye bir şey kalmaz!"

"Ya ama ağbi..."

"Derin!!"

"Üf tamam!"

Suratına telefonu kapamıştım. Kapadıktan sonra yaptığım şeyin farkına vardım, ama olan olmuştu. Sanırım ölezeğmm...

Hemen neyim eksikse onları aldım ve kasaya doğru gittim. Ah! Her gün biriyle çarpışmak zorunda mıydım ben? Hayır yani her sabah kalktığımda "Allah'ım, acaba bugün kiminle çarpışacağım?" diye sormam mecbur mu?!

Kafamı kaldırdım ve yine o özür dileme fastı filan... Klasik. Ama çocuk yani taştı, hakkını yememek lazım. Of ne saçmaladım be! Hem ayrıca saç malanmaz, taranır bi kere taam mı s.s (Burdan Buse'ye sesleniyorum... Hepsi senin suçun!)

Sonra çocuk boş kasaya gitti, bende diğerine. Ödemeyi filan yaptım sonra da Beren'le oradan çıkıp başka bir mağazaya gittik...

×Yarım Saat Sonra×

"Ve bir DeRen gününde sonuna gelmiş bulunuyoruz sevgili kuzim..."

"En kısa zamanda tekrar..."

"Oki, ben Berke'ye çıkıyorum. Akşam görüşürüz."

"Görüşürüz."

Kapıyı kapadım ve elimdeki paketlerle birlikte kendimi koltuğa attım. "Kahve?" diye elinde bardakla gelen Baran'a döndüm ve "Tabi ki..." diye bağırdım. Morali bozuk gibiydi. Aferin ağbi!

Poşetleri bir kenara bırakıp, onun peşine takıldım. Benim kahvemi hazırlarken "Sana da mı söyledi?" dedim. "Senden bile önce..." Kahvemi bana uzattı. Aldım ve "Ne yapacağız peki?" diye sordum. "Bilmiyorum..." dedi. Sandalyelerden birine o, birine ben oturdum. Kahvemizi yudumlarken "Sadece 1 ay..." dedim.

"Evet. Bir ay. Koskoca bir yayım sensiz. Ne kadar güzel olacak anlatamam." dedi ve eliyle gözünü kapadı.

"Çeksene şu elini."

"İyi böyle."

"Baran."

Elini kaldırdığında morarmış gözünü gördüm. Bunu ağbimden başka kim yapabilirdi ki?!

"Ya Baran neden söylemiyorsun? Soracağım ben ona!"

"Üf Derin konumuz bu mu?"

Dolaptan buz çıkardım ve "Hem sen sevindin mi benim gideceğime?" diye sordum. "Ne demezsin. Hatta o yüzden gidip ağbinden dayak yedim!" diye yapmacık bir tavırla sırıttı.

"Şebek!" dedim ve gözlerimi kıstım.

Bay Şebek (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin